S. aureus’da antibiyotiklere direnç

Metisilin dirençli S. aureus

1941 de kullanılmaya başlanılan penisiline 1950 lerde S. aureus’larda direnç gelişmiştir. Bu direnç plazmitlerle kodlanan beta laktamaz üretimine bağlıdır. 2000’li yıllarda penisilinaz enzimi pozitif saptanan izolatların oranı %90-95’lere ulaşmıştır. 1959’da penisilinaz dirençli penisilin türevi metisilinin devreye girmesi ile bu sorun çözülmüş ancak bu defada mecA geni tarafından kodlanan PBP2a yapısında penisilin bağlayan proteinlerin sentezi ile metisilin dirençli S. aureus’lar ortaya çıkmıştır. 

mec A geni tarafından kodlanan PBP2a türü proteinler normal penisilin bağlayan proteinlere göre beta laktam halkası taşıyan antibiyotiklere karşı düşük afiniteye sahiptirler.

MRSA’lar günümüzde özellikle yoğun bakım ünitelerinde önemli problemdir.

GLİKOPEPTİDLERE KARŞI DİRENÇ

Bu ilaçlar sentezlenme aşamasında hücre duvarı peptidoglikanının D-alanil-D-alanin ucuna bağlanarak transpeptidasyon basamağını inhibe ederler. Direnç gelişimi vanA geni varlığı ve D-alanin-D-alanin yerine D-alanin-D-laktat sentezlenmesine bağlıdır. D- alanin -D laktat’a vankomisin bağlanamaz.

Sadece gram-pozitif bakterilere etkili olan vankomisine 1989’dan sonra ilk önce enterokoklarda direnç (VRE) saptanmıştır. Enterekoklarda vankomisin direnci Van A geni aracılığıyla taşınır. enterokoklardan geçen Van A genine bağlı olarak stafilokoklarda da görülmeye başlamıştır. 

Ancak vankomisine orta duyarlı S. aureus (VISA), ve heterojen VISA (hVISA)’larda vanA geni gözlenmemiştir.

KİNUPRİSTİN-DALFOPRİSTİN DİRENCİ

Streptogramindir. Kinupristin (%30)-dalfopristin (%70), iki farklı streptograminin kombinasyonudur. MRSA dahil Gram pozitiflere etkilidir. 50S ribozomal alt ünitesine bağlanır. 

Direnç eflux mekanizması, hedef bölgede gelişen değişim ve hedefin metilasyonu ile gelişir. Stafilokoklarda ermA ve ermC metilaz genleri bulunur. (erm; eritromisin ribozomal metilaz). Bunlar metilasyonla ribozomal değişime neden olur. Sonuçta makrolidler, linkozamidler ve streptograminlere karşı direnç gelişir. Erm genleri bakteriler arasında transpozon ya da plazmid yoluyla geçebilir. Bu direnç türünün şimdilik stafilokoklarda görülme sıklığı düşüktür.

LİNEZOLİD DİRENCİ

Linezolid, oksazolidinon grubunda yer alan sentetik bir antimikrobiyal ajandır. Protein sentezini bloke eder. Bakteriyostatiktir. Deri-yumuşak doku enfeksiyonları,  ventilatör bağlantılı pnomoni (VİP) olgularında VRE, MRSA, VISA ve VRSA dahil gram-pozitif koklara etki gösterir. MRSA izolatlarında linezolid kullanım süresi ile mutasyona uğrayan rRNA gen sayısı artar.

Stafilokoklarda plazmid yoluyla cfr geninin aktarılması rRNA metilasyonuna (ribozomal metilasyon) yol açar. Bu fenikol, linkozamid, oksazolidinon, plöromutilin ve streptogramin A nın hedef bölgeye bağlanması engeller. 

DAPTOMİSİN DİRENCİ

Daptomisin sitoplazmik membrana geri dönüşümsüz bağlanarak kalsiyum bağımlı hücre membranı depolarizasyonuna yol açar. Membran potansiyelindeki değişiklik, protein, DNA ve RNA sentezi inhibisyonuna ve bunu takiben hücre ölümüne neden olur.

Daptomisin, MRSA ve VRE gibi çoklu ilaç direnci gösteren gram-pozitif mikroorganizmalar üzerinde bakterisidal etki gösterir. Komplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarında, S.aureus bakteriyemileri ve endokarditlerinde kullanılır.

Direnç çok nadiridir. Mekanizması henüz tanımlanmamıştır.

TİGESİKLİN DİRENCİ

Glisiklinler, tetrasiklinlerin sentetik analoglarıdır. 30S ribozomal ünitesine bağlanarak aminoaçil tRNA’nın bağlanmasına engel olur. Tigesiklin direnci efluks pompalarında artış ile ilişkilidir. Direnç nadirdir.

Content Protection by DMCA.com

Bir cevap yazın