Bakteriler (Diş hekimliği 2023- 2024)

Stafilokoklar (staphylococus)

Özellikleri 

Fakültatif anaerobik, katalaz pozitif Gram pozitif koklardır.

Mikroskobik görünümleri üzüm salkımına (Yunanca staphyl  terimi salkım üzüm anlamına gelir) benzer. Kümeler halinde görünürler. Koagulaz enzimi salgılayan Staphylococcus aureus (S. aureus) patojendir.  Koagulaz negatif olan diğer stafilokokların çoğu düşük virülanslı flora elemanlarıdır. Koagulaz negatif, düşük virülanslı ve flora elemanı olmasına rağmen S. epidermitis, Staphylococcus haemolyticus, Staphylococcus lugdunensis ve Staphylococcus saprophyticus, hastalık etkeni olarak karşılaştığımız diğer diğer stafilokoklardır. 

Stafilokoklar irinli (piyojenik) deri, yara, mukoza, enfeksiyonları, fronkül, karbonkül, impetigo etkenleri arasında yer alır. Gıda zehirlenmesi, toksik şok sendromu, bakteriyemi, artrit, osteomyelit, endokardit, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, pnömoni, menenjit, idrar yolu enfeksiyonları, hastane enfeksiyonlarınında önemli etkenleri arasındadırlar.

 Stafilokok aureus 

Önemli patojenlerden olan bu bakterinin taşıyıcılığıda hastane ortamında risk oluşturur. Sıklıkla doktor, hemşire, diğer hastane personelinin, yatan hastaların burun, nazofarenks, deri, vajen, aksilla, perine de taşıyıcılığı saptanmıştır. Bu durum bakterinin özellikle yoğun bakım ve yeni doğan ünitelerinde hastane kaynaklı salgınlarına neden olur.  S. aureus enfeksiyonlarının patogenezini oluşturan salgıladıkları bir çok enzim ve toksin vardır. Bu patojenine faktörleri sayesinde deri, beyin (menenjit, ensefalit, abse), solunum sistemi, kardiyovasküler sistem, kas, kemik, gastrointestinal sistem ve üriner sistem olmak üzere tüm sistemlerde enfeksiyon etkeni olarak görülebilir. 

S. aureusun salgıladığı toksinleri ile yaptığı enfeksiyonlar: besin zehirlenmesi, toksik şok sendromu, soyulmuş deri sendromudur.

Virülans faktörleri: 

Polisakkarit kapsül: Antifagositikdir. Kemotaksisi inhibe eder, kateterlere ve diğer sentetik malzemelere bağlanmaya aracılık eder.

Protein A: hücre duvarında bulunan Protein A, IgG molekülünün Fc reseptörlerine bağlanır antikor bağımlı fagositozu önler. Ayrıca IgG’nin biyokimyasal saflaştırılmasında da kullanılır. 

Fosfat içeren teikoik asitler hücre dışı matris bileşeni fibronektine bağlanarak stafilokokların mukozaya tutunmasına aracılık eder.

Peptidoglikan: Gram pozitif bakteri hücre duvarında çok miktarda bulunan peptidoglikanlar endotoksin gibi davranır. Pirojen üretimi ve ateş yükselmesine neden olur. Polimorfonükleer lökositleri çeker, bağışıklık sistemini aktive eder.

Kemotoaksis inhibitor protein (CHİPS) S aureus salgılar. nötrofil kemotaksisini inhibe eder. 

Hücre dışı yapışma proteini (Eap) S. aureusun hücreye yapışması ve girişi ile ilgilidir.

Altın rengi karotenoid pigment: S. aureus karotenoid pigmenti, nötrofillerde öldürmeye karşı direnç sağlar.

Enzimler

Katalaz: H2O2’yi H2O ve O2 ye dönüştürür. Fagositik hücrelerde fagolizozom içinde oluşan hidrojen peroksiti parçalar.

Koagülaz: başlıca S. aureus tarafından üretilir. Hücre içi depolanır. Hücreye bağlı (kümeleştirme Faktörü=Clumping Factor) ve serbest koagülaz olmak üzere iki türdür. Fibrinojeni bağlayarak fibrin oluşturur. Fibrin ağı içerisinde hem bakterilerin üremesi için uygun ortam oluşturur hemde onları fagositozdan korur. S. lugdunensis bağıl koagulaz pozitif serbest koagulaz negatiftir.

İnsanlarda nadiren enfeksiyon yapan Koagulaz pozitif bazı stafilococlar: Staphylococcus intermedius group (Staphylococcus intermedius, Staphylococcus pseudintermedius, and Staphylococcus delphini), Staphylococcus schleiferi subsp. coagulans, Staphylococcus lutrae, and some strains of Staphylococcus hyicus (S. hyicus insanda bakteriyemi ve sepsis etkeni olarak görülebilir).

Hiyalüronidaz: bağ dokusuna zarar verir. Yayılmayı kolaylaştırır.

Beta-laktamaz: beta laktam halkası içeren antibiyotikleri yapısını bozar. 

Fibrinolizin (stafilokinaz) fibrin pıhtılarını çözer.yayılmayı kolaylaştırır.

Proteinaz: Proteinleri parçalar. 

Lipazlar: hücre lipitlerini bozar.  Yayılıma yardımcı olur.

Toksinler

α, β, γ ve δ sitotoksinler : eritrosit(hemolizin), lökosit, makrofaj, trombosit ve fibroblastları yıkar. Fagositik hücrelerin yok edilmesi, lizozomal enzimlerin ortama yayılmasına ve doku hasarına neden olur. 

Alfa toksin eritrositleri parçalayabilir. 

Beta toksin: sfingomyelinaz C’dir. Eritrosit, lökosit ve fibroblastları parçalar. 

Gama toksin: lökosidindir. Eritrositleride parçalar. 

Delta toksin: Antijenik değildir. eritrosit, lökosit, makrofaj, lenfosit ve trombositlere hasar verir.

Hemolizinler : hemolize neden olur. Alfa ve delta lisin insan hücreleri için litiktir; beta lizin sığır suşlarında bulunur ve koyun hücreleri için hemolitiktir. 

Lökosidin: lökositleri parçalar. 

Panton-Valentine lökositin: güçlü bir sitotoksindir. Antijeniktir. Sinerjik etkili F (Fast) ve S (Slow) proteinlerden oluşur. MRSA ların nekrotizan pnomoni ve ülseratif cilt enfeksiyonlarından sorumludur. Polimorf lökositleri ve makrofajları parçalar. Fagositozu önler.

Eksfolyatif toksinler: Antijenik.  A ve B olmak üzere iki farklı tipi bulunur. Eksfoliatif toksin A kromozomlarca kodlanır. Isıya dayanıklı (termostabil) dır.  Eksfoliatif toksin B plazmit tarafından kodlanır. Isıya duyarlı (termolabil) dır. ** Yeni doğanları ve küçük çocuklar da görülür, tipik olarak stratum granulosumda soyulma ile seyreden  Stafilokokal Haşlanmış Deri Sendromu nedenidir. Bu enfeksiyon Pemfigus neonatorum ve Ritter hastalığı olarakta bilinir. Ateş, huzursuzluk ve ciltte yaygın kızarıklık ile başlar. Ağız çevresinden başlayan vucuda yayılan içi sıvı dolu kabarcıklar görülür. Lezyonlar iltihaplanır, ardından epitel hücrelerinde soyulma (deskuamasyon) başlar. Deri haşlanmış görünümündedir. Patojenine toksinden kaynaklandığı için kabarcıklar bakteri içermez.

Tanı sıklıkla klinik olarak konur. Deriden yada kandan bakteri izolasyonu değerli değildir. Doğrulamada deri biyopsisi  önemlidir. Hızla antistafilokokkal tedavi başlanmalıdır.

Pirojenik Ekzotoksinler

A, B, ve C pirojenik toksinleri: Bunlar pirojen, mitojen ve endotoksik şoku arttırıcıdır. 

Enterotoksin ve TSST-1: pirojenik etkiler gösterir

Süper antijenler: T hücrelerini aktive ederek, tüm immün sistemin uyarılmasına neden olurlar. 

S. aureusun iki önemli süper antijeni:

Enterotoksinler: 6 (A-F) türdür. enterotoksin B;  T hücrelerini uyarır mast hücreleri aktive olur. Besinlerin alınmasından sonra aniden ortaya çıkar. Bulantı, kusma, ishal ile seyreden gıda zehirlenmesi yapar. Stafilokokal gıda zehirlenmesinde ısıya dayanıklı enterotoksinler önemlidir. Yemeği ısıtmakla bakterileri ölse bile toksin inaktive olmaz. Gıda hazırlayıcıların nazofarenks S. aureus taşıyıcısı olmaları besinlere bulaşta rol oynar.

Toxic shock syndrome toxin 1 (TSST-1): Enterotoksin F olarakda bilinir. Toksik şok sendromu etkenidir. Süperantijen gibi davranır. Çok fazla sitokin salınmasına neden olur. İmmün sistem aktivasyonu, vazodilatasyon, hipovolemik şok ortaya çıkar. Birden fazla organ tutulumu ve ateş, düşük tansiyon, vücutta yaygın, kaşıntısız kızıl benzeri deri dökünsü gözlenir.

Amerikada adet gören kadınların kullandığı tampon kaynaklı gelişen toksik şok sendromu ile 1080 de dikkat çekmiştir.

İmpetigo

Genellikle 2-5 yaş arasındaki çocuklarda en sık görülen bulaşıcı bakteriyel deri enfeksiyonudur. En sık etken S. aureus’tur. Bunu A grubu β-hemolitik streptokoklar takip eder.

Büllöz veya büllöz olmayan türleri vardır. En sık büllöz olmayan tür görülür.

Non-büllöz impetigo: genellikle yüz ve ekstremiteleri tutar.

Bakteriye verilen cevapla oluşur. Eritematöz makül, papül şeklinde başlar, hızla veziküle dönüşür.  Veziküllerin yırtılması ile dışarı sızan içeriğin kurumasıyla karakteristik “bal rengi krutlar” gelişir. Kaşıntı otoinokulasyon ve yayılıma neden olur. Tanıda Gram boyama ve kültür yapılabilir.  

Büllöz impetigo, Yenidoğan ve çocuklarda sık olmasına rağmen yetişkinlerde de rastlanabilir. Stafilokoksik toksinlerin sonucudur. Lezyon veziküllerle başlar, hızla genişleyerek iyi sınırlı gevşek büllere dönüşür. Büllerin patlaması ve akan sıvıların kuruması ile sarı kurutlanmalar ortaya çıkar. Rüptüre lezyonlarda bül tavanını yaka şeklinde çevreleyen skuam tipiktir. Yatırılarak yakın takibi gerekir.  Büllöz impetigo sıklıkla koltuk altı, kasık, boyun gibi nemli kıvrım yerlerini tutar. Sistemik bulgulara genellikle rastlanmaz.

Metisilin dirençli S. aureus

Metisilin dirençli S. aureus (MRSA): 1941 de kullanılmaya başlanılan penisiline 1950 lerde S. aureus’larda direnç gelişmiştir. Bu direnç plazmitlerle kodlanan beta laktamaz üretimine bağlıdır. 2000’li yıllarda penisilinaz enzimi pozitif saptanan izolatların oranı %90-95’lere ulaşmıştır. 1959’da penisilinaz dirençli penisilin türevi metisilinin devreye girmesi ile bu sorun çözülmüş ancak bu defada mecA geni tarafından kodlanan PBP2a yapısında penisilin bağlayan proteinlerin sentezi ile metisilin dirençli S. aureus’lar ortaya çıkmıştır. 

İzolasyonu: 

S. aureus kanlı agarda, 37oC da 24 saatte altın sarısı renginde beta hemolizli koloniler yaparak ürer. Ancak 24 saatlik kültürlerde pigment oluşumu görülmeyebilir. 

Floralı bölge örneklerinde diğer stafilokoklardan kurtulmak için manitol tuzlu agar gibi Nacllü ortama ekilir.  Yüksek tuz oranına dayanamayan flora stafilokokları üreyemez, S. aureus tuza dayanıklı olduğundan daha saf üretilebilir.

DNAase pozitif, koagulaz S. aureus için pozitif diğer stafilokoklar için negatifdir. Koagulaz negatif olan diğer stafilokoklara topluca koagulaz negatif stafilokoklar (KNS) denir. S. aureus’a göre çok daha nadiren enfeksiyon etkeni olarak karşımıza çıkarlar. 

Bakteriyofaj tiplemesi: Fajlar tarafından parçalanmaya karşı duyarlılıklarıyla ayırt edilir. Farklı fajlar kullanılanarak birkaç yüz Staphylococcus aureus faj tipi tanımlanmıştır.

Matris Destekli Lazer Desorpsiyon İyonizasyon-Uçuş Kütle Spektrometrisi Süresi –(MALDI – TOF MS). Lazer ışını iyonize olur ve numuneyi gaza dönüştürür. Numunenin uçuş süresi kaydedilir. Farklı moleküler ağırlıktaki parçacıkların farklı uçuş süreleri olacaktır. Bir kütle spektrumu oluşturulur.  Her mikroorganizmanın kendine özgü bir kütle spektrumu vardır.

İzolatın kütle spektrumu sistemde kayıtlı mikropların kütle spektrumlarıyla karşılaştırılarak bakteri tanımlanabilir.

Genotiplendirme yöntemleri kullanılır.  

PCR testleri yapılabilir. Özellikle penisilin direcini oluşturan mecA geninin araştırılması için kullanılır. 

S. aureus da antibiyotiklere direnç:

Penisilin direnci: 

Etki mekanizması: penisilin bağlayan proteinlere bağlanarak hücre duvar sentezini önler. Penisilin direnci penisilin türevi olan metisilin’e direnç ile ölçülür.  Metisilin dirençli stafilokok aureus’larda (MRSA) mec A geni tarafından kodlanan PBP2a türü proteinler mevcuttur. Bunlar normal penisilin bağlayan proteinlere göre beta laktam halkası taşıyan antibiyotiklere karşı düşük afiniteye sahiptirler.

MRSA’lar tüm beta-laktam antibiyotiklerin yanı sıra linkozamidler, makrolidler ve aminoglikozidlere karşı da direnç gösterirler. 

 Hastane ve toplum kaynaklı MRSA arasında mec gen tipinde ve enfeksiyon oluşturduğu bölgelerde farklılıklar vardır. Toplum kökenli suşlar genellikle deri ve yumuşak doku enfeksiyonları ve pnömoniye yol açar, hastane kökenliler  solunum, dolaşım enfeksiyonları ve cerrahi yara enfeksiyonlarına neden olur.

MRSA’lar günümüzde özellikle yoğun bakım ünitelerinde önemli problemdir.

GLİKOPEPTİDLERE KARŞI DİRENÇ

Bu ilaçlar sentezlenme aşamasında hücre duvarı peptidoglikanının D-alanil-D-alanin ucuna bağlanarak transpeptidasyon basamağını inhibe ederler. Direnç gelişimi  vanA geni varlığı ve D-alanin-D-alanin yerine D-alanin-D-laktat sentezlenmesine bağlıdır. D- alanin -D laktata vankomisin bağlanamaz.

1958 de bulunan ve sadece gram-pozitif bakterilere etkili olan vankomisine 1989’dan sonra ilk önce enterokoklarda direnç (VRE) saptanmıştır. Enterekoklarda vankomisin direnci Van A geni aracılığıyla taşınır. Vankomisin direncinin stafilokklarda görülmesi enterokoklardan geçen Van A genine bağlı olduğu düşünülür.

Ancak vankomisine orta duyarlı S. aureus (VISA), ve heterojen VISA (hVISA)’larda vanA geni gözlenmemiştir. Bunlardaki orta duyarlılığın iki nedenle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Biri “vankomisin tüketiminde artmadır. Orta duyarlı suşlarda hücre duvarı daha kalındır ve uçları serbest kalmış peptidoglikan çapraz bağlar bulunur. Vankomisin bunlara bağlanarak kalınlaşmış duvar içine hapsedilir. Diğeri ise bu bağlanmalar gözenekleri tıkayarak ilacın asıl hedefine ulaşmasını engeller. 

 Vancomisin MİK değeri duyarlılık değerinin altında kalmasına rağmen zaman içerisinde yükselmiştir. MİK değeri yüksek olan suşlarda duyarlı bulunsalarda tedavide başarı oranı düşüktür.

KİNUPRİSTİN-DALFOPRİSTİN DİRENCİ

Streptogramindir. Kinupristin (%30)-dalfopristin (%70), iki farklı streptograminin kombinasyonudur. MRSA dahil Gram pozitiflere etkilidir. 50S ribozomal alt ünitesine bağlanır. 

Direnç eflux mekanizması, hedef bölgede gelişen değişim ve hedefin metilasyonu ile gelişir. Stafilokoklarda ermA ve ermC metilaz genleri bulunur. (erm; eritromisin ribozomal metilaz). Bunlar metilasyonla ribozomal değişime neden olur. Sonuçta makrolidler, linkozamidler ve streptograminlere karşı direnç gelişir. Erm genleri bakteriler arasında transpozon ya da plazmid yoluyla geçebilir. Bu direnç türünün şimdilik stafilokoklarda görülme sıklığı düşüktür.

LİNEZOLİD DİRENCİ

Linezolid, oksazolidinon grubunda yer alan sentetik bir antimikrobiyal ajandır. Protein sentezini bloke eder. Bakteriyostatiktir. Deri-yumuşak doku enfeksiyonları,  ventilatör bağlantılı pnomoni (VİP) olgularında VRE, MRSA, VISA ve VRSA dahil gram-pozitif koklara etki gösterir. MRSA izolatlarında linezolid direnci derin organ tutulumu, cihaz varlığı veya uzun süren linozolid tedavisi ile gelişir. 

Linezolid kullanım süresi ile mutasyona uğrayan rRNA gen sayısı artar.

Stafilokoklarda plazmid yoluyla cfr geninin aktarılması rRNA metilasyonuna (ribozomal metilasyon) yol açar. Bu kloramfenikol, linkozamid, oksazolidinon, plöromutilin ve streptogramin A nın hedef bölgeye bağlanması engeller. 

DAPTOMİSİN DİRENCİ

Daptomisin sitoplazmik membrana geri dönüşümsüz bağlanarak kalsiyum bağımlı hücre membranı depolarizasyonuna yol açar. Membran potansiyelindeki değişiklik, protein, DNA ve RNA sentezi inhibisyonuna ve bunu takiben hücre ölümüne neden olur.

Daptomisin, MRSA ve VRE gibi çoklu ilaç direnci gösteren bakteriler dahil olmak üzere gram-pozitif mikroorganizmalar üzerinde hızlı ve konsantrasyona bağlı bakterisidal etki gösterir. Pulmoner sürfaktan ile ilaç inaktive olduğu için pnömoni tedavisinde kullanılmaz. Komplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarında, S.aureus bakteriyemileri ve endokarditlerinde kullanılır.

Direnç çok nadiridir. Mekanizması henüz tanımlanmamıştır.

TİGESİKLİN DİRENCİ

Glisiklinler, tetrasiklinlerin sentetik analoglarıdır. minosiklinin türevidir. 30S ribozomal ünitesine bağlanarak aminoaçil tRNA’nın bağlanmasına engel olur.Tetrasiklin dirençli izolatlara karşı da etkilidir. Bakteriyostatiktir. Efluks pompalarıyla atılımı düşüktür. Tigesiklin direnci efluks pompalarında artış ile ilişkilidir. Direnç nadirdir. Ciddi enfeksiyonlarda mortalite oranları yüksek bulunmuştur. Bu durum bakteriyostatik etkili olmasına bağlanmaktadır.

Koagülaz negatif stafilokoklardır.

S. epidermidis, S. lugdunensis, and S. saprophyticus

Koagulaz negatiftirler. 

S epidermidis cilt ve mukozalarda normal flora elemanıdır.  Kateter ve kalp kapağı enfeksiyonlarına neden olur. Polysaccarit (slime faktör) üreterek tıbbi cihazlara yapışır. 

S lugdunensis cilt florasının elemanıdır. Patojen olarak S. aureus ve S. epidermitis kadar sık karşımıza çıkmasada 

doğal kapak endokarditi, üriner enfeksiyonları, tıbbi cihaz ve implant enfeksiyonları, yara enfeksiyonu etkenidir.

Ancak S. lugdunensis bağıl kuagulaz üretip serbest koagulaz üretmez.

S. saprophyticus genellikle üriner sistem enfeksiyonları yapar. İdrar yolu enfeksiyonu etkeni olarak E. coli den sonra en sık görülendir. Novobiosine dirençli oluşu tanıda önemlidir. İdrar yolu enfeksiyonlarında, kültürde üreyen Stafilokok’a novobiosin direnci bakılır. 

Koagulaz negatif bakteri izolasyonu: kanlı besi yerinde ürerler. Gram boyamada Gram pozitif  koklar görülür. Katalaz pozitiftirler. Koagulaz negatiflikleri ile S. aureus dan ayrılırlar. 

Ancak S. schleiferi ve S. lugdunensis bağıl kuagulaz üretip serbest koagulaz üretmez. Lateks kaplı ticari clubbing faktör testleri ile yanlış sonuçlar ortaya çıkabilir. S. aureus için serbest koagulaz bakılması önemlidir. 

Tiplendirmek için detaylı testler gerekir. Bir çok testi birlikte sunan ticari bakteri tanımlama kitleri ile tiplendirilebilirler. 

Streptokoklar

 Çoğu fakültatif anaeroptur. Tümü Gram-positif koktur. Bazıları üremek için CO2e ihtiyaç duyarlar. kapnofilik dir. Katalaz negatiftir, karbonhidrat fermentasyonu yapar laktik asit üretirler. İkili veya zincir şeklinde görülürler. Normal floranın elemanıdırlar.  

Hücre yüzeyindeki C karbonhidrat antijeni bazında Rebecca Lancefield tarafından sınıflandırılmışlardır. Lancefield sınıflandırmasına göre A, B, C, D, E, F, G, H, K, L, M, N, O, P, Q, R, S, T, U, V olmak üzere  20 sero gruba ayrılır. İnsanda sıklıkla A, B, C, D, ve G grupları bulunur. 

Group A streptococci Streptococcus pyogenes’i içerir. Boğaz enfeksiyonuna ve kızıla (scarlet fever) neden olur. 

Group B streptococci, Streptococcus agalactiae içerir. Yenidoğan enfeksiyonları ile birliktedir.

Griffith tarafından Grup A (S. pyogenes)n hücre duvarındaki M proteinine bağlı >200 serotipi tanımlanmıştır.

Ayrıca A grubunun M proteinini kodlayan emi geni bazında >200 de genotipinden bahsedilmektedir. 

Genişletilmiş (Jones) Sınıflandırma, Jones tarafından yapılan genişletilmiş sınıflandırmadır. 

Sherman Sınıflandırması Sherman streptokokları üreme, hemoliz, biyokimyasal ve antijenik özelliklerine göre: piyojen, viridans, laktik streptokoklar (S. lactis, S. rafinolactis)

ve Enterokoklar şeklinde sınıflandırmıştır.

Anaerop Streptokoklar : S. morbillorum (Gameela morbillorum), S. parvulus, S. hansenii, S. pleomorphus.

Hemolitik özelliklerine göre Brown tarafından 

A) Beta Hemolitik Streptokoklar: kanlı plaklarında eritrositleri tam eriterek kolonilerinin etrafında şeffaf zonlar oluşur. Streptococcus pyogenes, S. agalactiae 

B) Alfa Hemolitik Streptokoklar: Kanlı plaklarında kolonilerin etrafında eritrositlerin tam olarak eritilememesi sonucu yeşilimsi bir bölge oluştururlar. Örneğin, Viridans streptokoklar (Streptococcus mutans ve Streptococcus mitis), S. pneumoniae.

C) Gama Hemolitik (Non Hemolitik) Streptokoklar: Kanlı agarda eritrosit hemolizine neden olmayanlar. Enterokoklar

S pyogenes

Bakterinin hücre duvarı trombolitiktir ve inflamasyonu indükler. 

Orta katmanda spesifik C karbonhidrat antijeni vardır. 

Dış protein katman adezyona yardım eden lipoteichoic asiti içerir.  

Hücre duvar antijenleri

M proteini Fimbriaların sonunda bulunan M proteinleri kompleman aktivasyonunu ve fagositozu inhibisyonu yapar.  Böylece dokularda kalabilir. S. pyogenes’in enfekte olmuş 

M proteininin 200’den fazla farklı serotipi bulunduğundan, bir kişi yaşamı boyunca birçok kez enfekte olabilir. 

M proteinin sınıf I türü romantik fever’ın patogenezinden sorumludur. 

Saç benzeri fimbrialar : adezyona yardım eder.

F faktör: (F protein: fibronektin bağlayan protein) Epitel hücre yüzeyinde fibronectine ve integrinlere bağlanarak adezyonu destekler.

Çok Fonksiyonlu Proteinler

Streptokokların ve diğer Gram-pozitif organizmaların yüzeyinde vücut salgılarında bulunan ve immünoglobulinleri (IgA ve IgG), albümin, fibronektin gibi yapıları bağlayan alanları içeren proteinler bulunur.

Bu proteinlerin çok alana sahiptir. Bilinen işlevi sadece bir alanla sınırlıdır, diğer bölgelerin işlevi tanımlanmamıştır.

Yüzey glikolitik enzimler:

Glikolitik yolun kısa bir bölümünü oluşturan toplam beş enzim neredeyse tüm streptokoklarda tanımlanmıştır. Trios-fosfat izomeraz, gliseraldehit-3-fosfat dehidrojenaz, fosfogliserat kinaz, fosfogliserat mutaz ve a-enolaz.  Doğru substrat ile bütün streptokoklar hücre yüzeylerinde ATP üretebilir. 

Lipoproteinler

Bakteriyel proteinler, sitoplazmik membrana bağlanmalarını kolaylaştırır. Besin alımı, sinyal iletimi, yapışma, konjugasyon, sporlanmada, kolonizasyon, istila, antibiyotik direnci, taşıma (ABC taşıyıcı sistemler gibi) rol alır.

Kapsül, Bakteriyi fagositozdan korur. Konak bağ dokusunda bulunan hyaluronik asitin yapısında olduğundan antijenik değildir. İmmün yanıt oluşturmaz. Ayrıca farinks epitel hücrelerinde hyalurinik asit bağlayan protein CD44’e bağlanarak kolonizasyonu sağlar. 

Toxins

Hemolizin: beta hemolitik olan grup A, C ve G  streptokoklar O ve S olmak üzere iki hemolizin üretir. 

Bunlar eritrosit memranını parçalar ve kanlı besi yerinde  koloni etrafında beta hemolize neden olur.

Streptolysin S:oksijene dirençli.  immunojenik değil. eritrosit, lökosit ve platalet’leri yıkabilir. Fagositozun otolizisini kolaylaştırı. . 

Streptolysin O: oksijene duyarlı. immunogeniktir. lökositleri öldürür.  

Antistreptolizin O : streptolizin O ya karşı gelişen antikorlardır. Streptokokların neden olduğu romantik fever, glomerulonefritin tanısında araştırılır.

Streptococcal Pirojenik Eksotoksin (SPE):

ateşi indükler, kızıl nektotizan fasciitis ve toksik şok sendromundan sorumludur.  SPE’nin -A, B , C subtipleri vardır.  SPE-A and C süper antijendir.  TSST-1 e benzer ve MHC2 ve TCR lere bağlanarak, T hücre aktivasyonu ile, yoğun sitokin salınımı, ateş, epitel, endotel hücre hasarı, kapiller sızıntı, hipotansiyon ve şok görülür. Eritrojenik toksin olarakta bilinir. 

Dick test: SPE (kızıl toksini) eritrojenik toksin olarak da isimlendirilir. (Streptococcal Pirojenik Eksotoksin (SPE)). Kızıla duyarlılığı araştırmada kullanılır. cilt içine 0.1 cm olacak şekilde enjekte edilir. 24 saat sonra 10mm den fazla kızarıklık oluşumu duyarlı olduğunu gösterir. 

Enzymes

Streptokinase (fibrinolysin): plasminojenin plasmine dönüşümüne katalizler. Pıhtıyı eritir. Böylece enfeksiyon bölgesinde koagulasyonu önler ve bakterinin ilerlemesini destekler. Antikorları streptkoksik enfeksiyonların retrospektif tanısında kullanılabilir. 

Tedavi amaçlı kullnımı: Miyokart enfarktüsü ve tromboembolik olayların tedavisinde fibrinolisin kullanılabilir. 

 Streptodornase (DNAase A,B,C,D): iltihaplı bölgedeki DNA ları parçalar ve İltihabın yoğunluğunu azaltır. Bakterinin yayılımını kolaylaştırır.  Aynı zamanda irinli püyü incelttiği için streptokoka özgü seröz exudadan sorumlu olduğu düşünülmektedir. 

Ayrıca ampiyemin (akciğer ve göğüs duvarı arasında biriken sıvı ile karakterize bir enflamasyon) likefikasyonunda kullanılmaktadır

DNAase B en antijenik olandır.  DNAase B antikorlarının araştırılması glomerulo nefritin retrospektif tanısında kullanılabilir. 

Hyaluronidase, dokudaki hyaluronik  asidi parçalar. Bakteri yayılımını kolaylaştırır. 

NADase: lokotoksik ve antijeniktir. NAD’i etkiler.

Serum opasite faktörleri:

SpyCEP: Nötrofil kemoakraktanı olan interlökin 8 i inaktif hale getirir. Serin protezdir.

C5a peptidaz: C5a yı inactive eder. serin proteazdır. 

Diğer enzimleri: neuraminidase,  N-acetyl glucosaminidase, esterase, phosphatase.

Enfeksiyonları: 

Faranjit-tonsillit, Kızıl, Erisipel, pyoderma ve impetigo, bakteriyemi, Nekrotizan Fasciitis (et yiyen bakteri)’e neden olur.  Piyojenik toksinleri , streptococcal toksik şok sendromu etkenidir. 

Nonsuppuratif hastalıkları; akut romatik fever (ateş) ve post streptokokkal glomerulo nefrit, reaktif artrit.

.

Kızıl (scarlet fever): faranjitle karakterizedir. Streptococcal Pirojenik Eksotoksin (SPE) A,B,C gibi streptokok toksinlerin etkisi yada onlara verilen immün cevap sonucu deride zımpara kağıdı gibi görünen döküntüler gelişir. Deri kıvrım bölgelerinde belirgin olan bu döküntülere pastia çizgileri denir. Dil üzerinde sarımsı bir plak oluşur takiben kırmızı pütürlü, genişlemiş papillalarla çilek görünümü (çilek dil)  ortaya çıkar.  

Boğaz enfeksiyonu(Group A Streptococcus): S pyogenes: genç ve çocukların farenksinde kommensaldir. Damlacıkla yayılır.   

 En yaygın görülen enfeksiyonu tonsillit, farenjit şeklinde seyreder. Eksüda ile birlikte farenksin eritemli görünümü ile tanınabilir.

Özellikle 3 yaş altı çocuklarda ateş ağrı lenf notlarında şişme ile karakterize eksudatif tonsillit. Komplikasyon olarak otit, peritonsiller abse, bakteriyemi menenjit gelişebilir.   

İmpetigo

Çocuklarda kötü hijyen koşullarında, özellikle yüz burun ağız, ve bacaklarda yaygın ağrısız döküntüler görülür. Derinin yüzeysel enfeksiyonudur. Genellikle  A grubu Streptokok  tarafından ve bazende diğer streptokoklar ve S. aureus tarafından oluşturulur. 

Papüler başlayıp hızla vaziküle dönüşür. Püstüller oluşur ve  bal rengi kurutlarla karakterizedir.

Selülit

 Deri ve derialtı doku enfeksiyonudur. 

Erizipel

Parlak kırmızı, şiş ve portakal kabuğu görünümü almış bir cilt, ateş ve titreme ile seyreder. 

Nekrotizan Fasciitis 

Kangrene benzer. Hemolitik streptokokkal kangren olarak da bilinir. Deri derialtı doku ve kasın geniş nekrozunu içerir. A grubu Streptokoklar tek yada  S aureus ile birlikte gözlenir.

Bakteriyemiler

 Streptokoklar pnomoni, peritonit, osteomyelit, endokardite neden olabilir.  

Toksik Şok Sendromu (TSS): 

Grup A Streptococcus’un ürettiği  pirojenik ekzotoksinler yumuşak doku enfeksiyonu sonrası TSS’ye neden olabilir. Çoklu oragan tutulumu ve hipotansiyonla seyreder. Tanı için S. pyogenesin izolasyonu gerekir. 

Supuratif olmayan hastalıkları: (immün)

Streptokok antijenleri bazı insan antijenleri ile benzerlik gösterir. 

M proteinleri miyokart antijenleri ile, 

C karbonhidratı, kalp kapakları ile, sitoplazma membran antijenleri glomerüler vasküler intima ile, 

hiyalurinik asit, sinovial sıvı ile benzerlik gösterdiği için bazı çapraz reaksiyonlar sonucu hastalıklara neden olur. Bu hastalıklar akut romantik fever, post streptokokal glomerulo nefrit, reaktif artrit, pediatrik otoimmün nöropsikiyatrik Bozukluklar (Streptococcus pyogenes ilişkili) dir.

Akut Romatizmal Ateş: Bogaz enfeksiyonları sonrasında görülür. patogenez açık değildir. 

Pediatrik otoimmun nöropsikiyatrik bozukluklar: streptokok antijenleri ile doku antijenleri (kalp eklem) arasındaki benzerlik nedeni ile çapraz reaksiyon oluşmasına bağlanır. 

Kalp ve kapak problemleri: Streptokokkal pirojenik toksin(SPE) ve enzimlerin (SL-O) kalp hücrelerine direkt etkisi olduğu düşünülmektedir. 

Kalp eklem ve cilt etkilenir. kalp kapak dejenerasyonu, miyokartta inflamatuar lezyonlar (Aschoff nodülleri) . tekrarlayan ataklar oluşturabilir. 

Uzun süre penisilin profilaksisi gerektirir. ASO titreleri diğer streptokokkal enfeksiyonlardan çok daha yüksektir. 

Post-streptococcal Glomerulonefrit (PSGN): genellikle 5-12 yaş çocuklarda görülür. streptokokkal cilt enfeksiyonlarından 2-3 hafta sonra görülür. 

glomeruler bazal membranda antijen antikor kompleksi birikir. kompliman aktivasyonu oluşur. renal yetmezliğe gidebilir.  ödem, proteinüri ve hematürü görülür. Anti DNAase antikorları yükselir. 

Group B Streptococci (S. agalactiae)

 Kadınların vajina ve rektumunda  bulunur. gebe kadınlarda sorun oluşturur. Gebelerde peripartum ateş, post partim endometrit, idrar yolu ve yara enfeksiyonlarına yol açar. 

Doğum kanalından bulaşarak yeni doğanlarda puerperal sepsis, menenjit, pnomoni gibi ciddi enfeksiyonlar 

yapabilir. Erken tanı ve tedavi önemlidir. Menenjit, körlük ve sağırlık gibi komplikasyonların gelişme oranı yüksektir. Beslenme isteksizliği, ateş ve bilinç bulanıklığı uyku hali ile seyreder. Geç yeni doğan enfeksiyonları endojen kaynaklıdır. 

Özellikle yaşlılarda yumuşak doku enfeksiyonları selülit, idrar yolu enfeksiyonları sepsis, menenjit ve endokardit yapabilir. 

S. agalactiaenin vurulans faktörleri; kapsül, hemolizinler,  hiyalurinidaz, IgA bağlayan proteinler, C5a peptidaz ve adezinlerdir. 

Enfekte bölge ve mukusa direkt temasla yayılır. 

Tedavide penisilin aminoglikozit kombinasyonu tercih edilir alerji varsa vancomisin verilir. 

Hamile kadınlarda S. agalactiae varlığı araştırılmalıdır. enfekte olanlar veya yüksek risk faktörü olanlar intravenöz penicillin G 4 ile tedavi edilmelidir.

Group C Streptococci: 

S. equi, S. equisimilis, S. dysgalactiae, S. zooepidemicus.

Genelde hayvanlarda enfeksiyon yaparlar. Kanlı agarda beta hemoliz oluştururlar. 

S. equisimilis trombolitik tedavide kullanılan streptokinaz kaynağıdır. 

Group D Streptococci : enterokoklar ve non enterokoklar olarak iki türe ayrılır. Alfa beta ve gama hemoliz yapanları vardır. 

Non enterokoklar (S. gallolyticus and S. equinus). Kolonun kommensalidir. Endokardirt, kolorektal kanser, bakteriyel peritonitlerle birliktelikleri gözlenir. 

Enterokoklar daha sonra farklı cins olarak sınıflandırılmışlardır.

Group F Streptococci: kanlı agarda iyi üremezler. Streptokok MG  çoğunlukla alfa hemolitiktir. Streptococcus anginosus, Streptococcus intermedius, and Streptococcus constellatus

Group G Streptococci: boğazda kommensaldir. Cilt yumuşak doku enfeksiyonları, tonsillit, yeni doğan enfeksiyonları, puerperal sepsis, endokardit yapar. 

VIRIDANS STREPTOCOCC I

Viridans grubu streptokoklar, oral, gastrointestinal ve genitoüriner yollarda kolonize olan, komensal ve heterojen bir mikroorganizma grubudur. kötü sınıflandırılmış bir gruptur. en az 30 tür içerir. önceleri S. mitis grubu olarak sınıflandırılan viridans streptokoklar günümüzde 6 ana gruba ayrılmaktadır: S. mutans grubu, S. salivarius grubu, S. anginosus grubu, S. mitis grubu, S. sanguinis grubu ve S. bovis grubu. 

Viridans streptokoklar alfa hemolitik streptokoklar olarak bilinir. Viridans adını latincede yeşil anlamına gelen viridis’den almıştır. ancak S. anginosus, S. constellatus ve S. intermedius’un yer aldığı S. anginosus grubu, alfa-, beta- veya hemolitik olabilir. S. milleri tam olarak kabul edilmesede S angunosis yerine zaman zaman kullanılmıştır. 

Katalaz negatif, Gram pozitif zincir koklardır. Bunlar lösin aminopeptidaz pozitif, %6,5 NaCl’de üremezler ve hemen hemen tüm türler safra eskülin agarda üreme negatiftir. Optokin dirençli olmaları ve safrada çözünmemeleri nedeniyle pnömokoklardan farklıdırlar. Pnomokokların bu grupta sınıflaması uygun değildir. Ancak S. mitis ve S. oralis ile  >99% sekans homolojisi gösterir. 

İmmün direnci normal olanlarda düşük patojenik potansiyele sahiptir. Ancak subakut bacterial endokarditin en yaygın nedenidirler. Karın içi enfeksiyon ve şok gibi invaziv hastalıklara neden olabilir. 

1.S. anginosus grup (S. milleri grup?):  

S. anginosus organizma grubu beta-, alfa- veya nonhemolitik olabilir. S. constellatus bu grupta beta-hemolitik olma olasılığı en yüksek olanıdır. Beta-hemolitik S. constellatus subsp.’yi farenjitis etkeni olabilir. En sık beyin ve karaciğer abselerinden izole edilen S. intermedius Lancefield antijeni yoktur lancefield sınıflamasında yer almaz. Diğer S. anginosus grubu, Lancefield sınıflandırmasında A, C, G ve F’de yer alabilirler. Bu grup tipik “karamela” kokusuna sahiptir. Diğer viridans streptokoklardan glikozdan(pozitif Vogues-Proskauer reaksiyonu), arginin ve sorbitolden asetoin üretimi ile ayrılabilir. 

2. S. mitis grup: bir çok tür içerir. S. pneumoniae bu grubun son üyesidir. biyokimyasal açıdan inerttir. Aseton üretimi, arginin, eskülin ve mannitol ve sorbitol fermantasyonu negatiftir.

dolayısıyla tür düzeyinde tanımlama zordur. S. pneumoniae, S. mitis grubunun yakın zamanda tanımlanan bir üyesidir (1). Organizma, S. pneumoniae ve diğer S. mitis grubu organizmalarla yakından ilişkili olduğundan, doğru tanımlama zor olabilir. S. pseudopneumoniae pnömokok kapsülüne sahip olmayan yüksek CO2’li ortamda optokine dirençlidir Normal ortam havasında duyarlıdır, safrada çözünmeyen, safra çözülmeyen bir türdür.

3. S. sanguinis grup: S. sanguinis, S. parasanguinis ve S. gordonii içerir. bakteriemi ve endokardite neden olabilir. 

S. sanguinis grubundaki izolatlar arginin ve eskülin pozitiftir. S. mitis grubunun üyeleri gibi asetoin üretimi ve mannitol ve sorbitol fermantasyonu açısından negatiftirler.

4. S. salivarius grup: S. salivarius , S. vestibularis, S. thermophilus içerir. Asetoin üretimi pozitiftir ve eskülin pozitiftir ancak arjinin hidrolizi ve mannitol ve sorbitol fermantasyonu açısından negatiftir.

5. S. mutans grup: özellikle agız kavitesinden izole edilirler. S. mutans ve S. sobrinus insan enfeksiyonlarından en sık izole edilenleridir.

Arginini hidrolize etmezler ancak asetoin üretimi, eskülin hidrolizi ve mannitol ve sorbitol fermantasyonu açısından pozitiftirler.

S. mutans: diş çürüklerine neden olur. Diş çürüğü esas olarak diyet sakarozu asit ve dekstranlara parçalayan S. mutans’tan kaynaklanır. Asit dentine zarar verirken, yapışkan dekstran gıda artıkları, mukus, epitel hücreleri ve bakterilerle birleşerek diş plakları oluşturur.

6. S. bovis grubu. S. ekinus, S. gallolyticus, S. infantarius, Nonenterokok grup D streptokoklardır. Bu grubun üyeleri eskülin pozitif ve sorbitol negatiftir ve asetoin üretirler. Sıklıkla kolon kanserli hastaların kan kültürlerinde rastlanmaktadır. Endokardit, neonatal sepsis ve menenjite nedeni olabilirler.

S pneumoniae

Oval lancet şeklinde Gram pozitif diplokoklardır. Bazen kısa zincir yaparlar. Mitis grup viridan streptokoklar içinde yer alır. 

Pnomolizinleri ile kanlı agarda gri renkli α-hemolitik  koloniler yaparak ürerler. 

Bakterinin C polisakkariti, kapsül boyunca yüzeyde açığa çıkan bir teikoik asittir. Akut iltihaplarda artan ve inflamasyonu izlemek için kullanılan C reactive protein adı verilen bir serum proteini ile etkileşime girer.

 F antijeni: Bakteriyel membrana bağlı bir lipoteikoik asittir. 

Fosfokolin, bu teikoik asitlerin bir bileşenidir ve hücre bölünmesi sırasında hücre duvarını hidrolize eden bakteriyel otolizinin etkisi için gereklidir.

Kapsülü formu olan S formu patojeniktir. Kapsülsüz R formu apatojenik bulunmuştur. 

Bir deneyde Frederick Griffith farelere verilen öldürülmüş S formları ölüme neden olmazken ölü S ve canlı apatojen R formu birlikte verildiğinde hastalık oluşmuş ve canlı S formu üretilmiştir. R formlarının ölü S formlarından kaynaklanan bir dönüştürücü ilke ile dönüştürüldüğü sonucuna varmıştır.  

klinik: 

Bakterinin endojen aspirasyonu ile akciğerin alt loplarının tutulduğu lober pnomoni oluşabilir. göğüs ağrısı, öksürük, balgam, 39-40 derece ateş, cilt döküntüleri gözlenir.  

Sinüzit, çocuklarda otitis media, üst solunum yolu enfeksiyonu görülebilir. 

Bu enfeksiyonları santral sinir sistemine yayılımı sonucu menenjit görülebilir. 

Septisemi menenjitlilerin çoğunda pnomonililerin dörtte birinde gözlenir. 

Tanıda Balgam dan gram boyama ile Gram pozitif diplokoklar şeklinde görülür. 

Kültürde kapsüllü formları yağ damlasına benzer şekilde S formunda ürerler. 

Kapsül şişme reaksiyonu (Quellung reaksiyonu) bakteri kapsülüne karşı oluşturulmuş antikorlar örneğe eklendiğinde bakteri kapsülünde genişleme görülmesi. (antijenle eklenen antikorların birleşmesi ile kapsül daha kalın görünür.). Pnomokokların sero tiplendirilmesinde kullanılır.  

sepsisli ve menenjitli hastalarda bakterinin C polisakkariti immün testlerle incelenebilir. 

Safrada erirlik: S. pneumonia kolonileri safraya maruz kalınca erir.

Optokin duyarlılık testi: S. pneumonia optokine duyarlıdır.

ancak 1990 dn sonra nokta mutasyona bağlı olduğu belirtilen optakin dirençli suşlar saptanmıştır. Pnomokok enfeksiyonu şüpheli hastalarda safrada çözünürlük testi eklenmelidir. 

Patogenez: 

orofarinkte adezinleri ile epitel hücrelerine bağlanır. 

IgA ya karşı sekretuar IgA proteaz üretir

Epitel ve fagositik hücrelerde por açan pneumolizin üretir. 

Peptidoglikan ve teikoik asit ile alternatif kompleman sistemini uyararak enflamasyon cevabını artırır. 

Pnomolizinle klasik kompleman sistemini uyarır buda proinflamatuvar sitozin artışına neden olur.  Lökosit hareketi, doku hasarı ve ateş oluşur. 

Kapsül fagositozdan korur. 

S. pneumonia nazofarinksin flora elemanıdır. damlacıkla bulaşır. 

Bakteriyel pnomoni genelde viral enfeksiyonlar sonrası yada immün direncin düşük olduğu kronik enfeksiyonları (şeker hastalığı, kalp yetmezliği, karaciğer hastalığı vs) takiben görülür. 

Tedavi ve korunma 

Penisilin ilk tercih edilendir. penisilin direnci sık değildir. varsa vankomisin, florkinolon kullanılabilir. 

İki tür aşısı vardır. 

1. Yaşlılarda riskli kişilerde kullanılmak üzere 23 serotipe karşı oluşturulmuş aşısı mevcuttur. Çoğu suşa karşı korumuş olur ve etkisi uzun sürelidir. 

2.  iki yaşa kadar çocuklarda tavsiye edilen 13 serotype karşı oluşturulmuş pneumococcal conjuge aşısı vardır. Bu aşıda, polisakkarit antijenleri, yardımcı T hücresi tepkilerini ortaya çıkarmak için proteinlere konjuge edilir. 

23 valanslı polisakkarit aşı, olgun B hücrelerini uyarır ve bu yanıt çok küçük çocuklarda iyi gelişmemiştir.

Streptokokların tanımlanması 

Mikroskopi, kültür, serolojik testler, PCR kullanılabilir. 

Signify Strep A Dipstick kiti, bir boğaz sürüntüsü üzerinde toplanan A Grubu streptokokların karbonhidrat antijenlerini tespit eder.

Kültür: kanlı agar, Mac Conkey agar, nutrient agar da 37 derecede %5-10 CO2 de iyi ürer. S. pyogenes ve ve S. agalactiae içe konveks beta hemolitik koloniler üretir. 

Mikroskopi: gram pozitif zincir koklar şeklindedir.

katalaz: negatiftirler. 

Ayırıcı Testler

Streptokok gruplarını ayırt edebilmek için aşağıdaki testler yapılır.

Bacitracin duyarlılığı A grubu beta hemolitik streptokok (S. pyogenes) 

SXT (kotrimaksazol) duyarlılığı: B grubu beta hemolitik streptokok (S. agalacttiae) ayrımında kullanılır. Hem basitrasine hemde SXT ye dirençlidir. 

Optokin duyarlılığı: S. penumonia duyarlıdır.

Safrada erime testleri: S. pneumonia pozitiftir.

CAMP deneyi: B grubu beta hemolitik streptokok (S. agalacttiae) pozitiftir. 

Hipurat hidrolizi: B grubu beta hemolitik streptokok (S. agalacttiae) pozitiftir. 

PYR (Pyrolidonly-beta naphilamide) hidrolize edilmesi: A grubu beta hemolitik streptokok (S. pyogenes) ve enterokoklar  pozitiftir. 

Esculini esculetine hidroliz eder ve %40 safrada üreme (bile esculin testi): D grubu streptokoklar ve enterokoklar pozitiftir. 

%6,5 NaCl de üreme: enterokoklar pozitiftir. 

Tedavi 

Penisiline duyarlıdır. Allerjisi olanlarda eritromisin kullanılır. romantik fever’lı hastalarda proflaksi gereklidir. 

Streptokokların Tanımlamasında kullanılan otomatik sistemler:

Bir araştırmada, Gram-pozitif 7 %72’si Vitek2 tarafından doğru bir şekilde tanımlandı. vridans streptokoklardan S. anginosus, S. mutans ve S. sanguinis yanlışlıkla diğer VGS türleri ve S. pneumoniae ile karışmaktadır.

BD Phoenix sistemi SMIC/ID panelinin Streptokok izolatlarının yüzde doksan biri Phoenix ile referans yöntem arasında uyum gösterdi. Phoenix ve referans yöntemleri arasında bir çalışmada S. mitis grubu için %53, S. sanguinis grubu için %75 uyum vardı .

Bruker Daltonics MALDI-TOF viridans streptokoklarda umut veriyor. Hızlı ve doğru bir modu gibi göründü.

Gen dizi analizleri.

16S rRNA gen dizilimi, viridans streptokokların yüksek derecede 16S rRNA gen homolojisi nedeni ile yeterli değildir. S. mitis, S. oralis, S. pseudopneumoniae ve S. pneumoniae bu gende neredeyse her zaman >%99 dizi homolojisine sahiptir.

Enterococcus

Önce D grup streptokoklar içerinde sınıflanırken, daha sonra ayrı bir cins olarak sınıflandırılmıştır. Artık Enterococcaceae olarak adlandırılan yeni bir familyada yer almaktadır. Bu bakteriler barsak florasının elemanıdır. Ancak özellikle hastane ortamında ilaçlara direnç kazandığı ve hastane kaynaklı enfeksiyonalara neden olduğu için önemli bir enfeksiyon etkenidir. 

Esculini esculetin’e hidroliz eder ferric klorid ile kombine edildiğinde siyah renk oluşturur. Yüksek safra (%40 safrada ürer) ve tuz oranlarına  (6.5 Nacl de ürer) dayanıklıdırlar.

E. faecalis en yaygın türdür. E. faecium ise E. faecalis den daha çok ilaç direncine sahiptir. 

E. faecalis: Gastrointestinal flora üyesidir. Ağız, hepatobiliyer sistem ve vajinadan da izole edilmiştir. İnsan kaynaklı enfeksiyonlardan en sık sorumlu tutulan türdür. Ayrıca çeşitli hayvanlarda da bulunur. Üriner enfeksiyon, yara, periton sıvısı, derin pelvik apse, endokardit ve kan kültürlerinden saptanmaktadır.

E. faecium: İnsan ve sığırların gastrointestinal sisteminde bulunur. Yiyecek, sebze ve yemlerden de izole edilmiştir. İki biyotipi vardır. E. faecalise göre antimikrobiyallere daha dirençlidir.

E. durans: Süt ve kuru gıdadan izole edilmiştir. İnsan ve hayvanda nadiren, bağırsak ve üriner sistemden izole edilmiştir.

E. avium: Kuş, tavuk, köpek gibi hayvanlardan izole edilmiştir. İnsan gastrointestinal sistem florasının üyesidir. Apandisit, otit ve beyin apselerinden izole edilmiştir. %6,5’luk NaCl’de üremesi zayıftır. pigment yapmaz.

E. casseliflavus: Bitki ve toprakta bulunur. Vankomisine dirençlidir. Fırsatçı insan enfeksiyonları yapar. Hareketlidir, sarı pigment yapar.

E. gallinarum: Evcil kuşların gastrointestinal sisteminde bulunur. İnsanda hemodiyalizli bir hastadan izole edilmiştir. Vankomisine dirençlidir. Hareketlidir, pigment yapmaz.

E. hirae: Domuz ve tavuklarda bulunur. Önceden atipik E. faecium olarak adlandırılır.

Patogenez:

Agregasyon maddeleri ve fromonleri: Agregasyon maddeleri, feromonla indüklenebilir. Hücre kümelenmesine neden olur. Bu durum  bakteriler arasında konjugasyonla plazmit değişimini kolaylaştır ve ilaç direncinin aktarılması için ortam sağlar. Polimorflara, makrofajlara bağlanmalarını ve hayatta kalmalarını arttırır. Renal tübüler hücrelere bağlanma ve  ökaryot hücre ile etkileşime aracılık eder. 

Grup D lipoteikoik asit antijeni: Tümör nekroz faktör α (TNFa) gibi sitokin salınımını indükler

Cytolysin (hemolysin, bakteriocin): koyun ve insan eritrositlerini parçalar. geniş çapta ökaryot ve Gram pozitif hücreleri parçalar. 

Ekstrasellüler yüzey proteini (ESP): Mesane mukozasına yapışmayı kolaylaştırır. 

E. faecalis’te Esp’nin idrar yolu kolonizasyonunda rol oynayan varsayılan bir virülans faktörü olduğu belirlenmişti. ağırlıklı olarak hastaneden edinilen izolatlarda mevcuttur

E. faecium’un Esp’sinin biyofilm oluşumunda rol oynadığını ve deneysel endokardit, idrar yolu enfeksiyonu (İYE) patogenezine katkıda bulunduğunu gösterilmiştir.

Jelatinaz ve fsr İki Bileşenli Sistem

fsr iki bileşenli sistem tarafından kontrol edilen, jelatinaz adı verilen salgılanan bir bakteriyel proteaz. E. faecalis tarafından biyofilm oluşumunu kontrol ettiğini ve virülansında önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.

Pili

Gram-pozitif bakterilerin Pili’sinin, birçok bakteriyel hastalığın endokardit  ve idrar yolu enfeksiyonunun patogenezinde insan hücre tipine yapışmada ve biyofilm oluşumunda rol oynadığı gösterilmiştir.

Ebp pili’nin insanlarda endokardit sırasında antijenik olduğu da tespit edilmiştir. pili’lerin memeli konakçı ile etkileşimde de rol oynadığ düşünülmektedir.

Enterokokal Hücre Duvarı ve Kapsül Polisakkaritleri

E. faecalis kapsüler polisakkaritleri dört sero gruba ayrılır (A,B,C,D). Bununla birlikte, E. faecalis kapsüler polisakaritlerine karşı antikorlar, tür sınırı boyunca çapraz koruma sağlar. Antimikrobiyal peptitlere karşı duyarlılık, biyofilm oluşumu ve ökaryotik hücrelere yapışmak ile ilgili olduğu düşünülmektedir. 

Epa olarak adlandırılan bir enterokok polisakkarit antijeni: biyofilm oluşumu ve enterosit translokasyonu, PMN’ler tarafından öldürülmeye karşı dirence neden olduğu bildirilmiştir.

Glikolipidler

Enterokokal membran glikolipidleri bakteriyel virülansta önemli bir rol oynar. Bu moleküller sitoplazma ile çevre arasında geçirgen bir tabakanın oluşumunu destekler.

Kokolizin: Ekstrasellüler metalloendopeptidazdır ve virülansta rol oynadığı düşünülmektedir. E. faecalis suşları tarafından üretilmektedir Vazoaktif bir peptit olan endotelini inaktive eder.

Virulence factorDescriptionReference(s)
CytolysinaHemolysin/bacteriocin, lyses a broad range of eukaryotic and Gram-positive cells128, 126, 129, 218
GelatinaseaSecreted zinc metalloprotease216, 221, 222
Serine proteaseaSecreted serine protease216, 221, 222
HyaluronidasebDegrades hyaluronic acid236
Espa,bCell wall anchored protein, enhances biofilm formation and colonization of bladder epithelium92, 237
Aggregation substancea,bCell wall anchored protein, involved in conjugation and adhesion to eukaryotic cells128, 132, 214, 267
Acea,bCell wall anchored protein, collagen binding protein135, 136, 138, 139
Epaa,bEnterococcal polysaccharide antigen, anti-phagocytic cell wall polysaccharide200
Cpsa,bCapsular polysaccharide, antiphagocytic cell wall polysaccharide194, 196
LTAa,bLipoteichoic acid, enterococcal group antigen, binding substance for conjugation214, 268
Toxic metabolitesa,bReactive oxygen species: extracellular superoxide, hydrogen peroxide

Klinik bulgular

Enterokoklar, hastane kaynaklı (nasokomiyal) enfeksiyonların başlıca etkenlerindendir. Bakteriyemi ve mitral kapak endokarditi, idrar yolu (sistit, üretrit, piyelonefrit ve prostatit), karın içi, pelvik, yumuşak doku enfeksiyonları, neonatal sepsis, menenjit ve yanık enfeksiyonları yapabilir.

Tanımlama

Mikroskopi: ikili gram pozitif oval koklar. 

E. gallinarum ve E. casseliflavus hariç hareketsizdir. 

Kültür: Kanlı agarda genellikle hemolizsiz yarı saydam koloniler üretir. α veβ hemoliz nadiren görülür.

MacConkey agar: Çok küçük macenta pembesi koloniler üretir

Safra eskülin hidroliz testi pozitiftir . 

Katalaz negatif gram pozitif kok. 

PYR (Pyrrolidonyl-beta-naphthylamide) testi pozitiftir. 

%6.5 NaCl, %40 safra, 45-10oC gibi aşırı koşulların varlığında üreyebilir.

Isı tolerans testi: Nispeten ısıya dayanıklıdırlar, 60oC’de 30 dakika dayanabilir

İlaç direnci:

Enterokoklar penisilinlere, aminoglikozitlere, sülfonamidler, sefalosporinler ve kotrimoksazole dirençlidir,

Penisilin ve aminoglikozit enterokoklarda sinerjik etkilidir.  İlaç direnç soru kombinasyon tedavisi ile çözülür. (örn. ampisilin artı gentamisin). 

Vankomisin: iyi bir seçenektir ancak vankomisin dirençli (VRE) prevalansı giderek artmaktadır. .

 Vankomisine dirençliyse: mevcut tedavi seçenekleri linezolid, streptograminler (E. faecium’a karşı aktif, ancak E. faecalis’e değil) ve daptomisindir.

VRE’ye, hücre duvarında bulunan vankomisin için hedef bölgeyi değiştiren van geni aracılık eder; yani peptidoglikan tabakasının (vankomisin için olağan hedef bölge olan) D-alanil-D-alanin yan zinciri, D-alanil-D-serin veya D-alanil-D-laktata değiştirilir. Bu değişmiş yan zincirlerin vankomisine bağlanma afinitesi daha düşüktür.

Van geninin 11 genotipi vardır: (van A, B, C1-C3, D, E, G, L, M ve N). Van A ve van B genotipleri dünya çapında baskındır; E. faecalis ve daha yaygın olarak E. faecium’da görülür.

Tüm van genleri transpozonlarda bulunur ve indüklenebilirdir; C ve N tipi (kromozomal ve konstitütif) hariç. Van A genine sahip suşlar, hem vankomisin hem de teikoplanin glikopeptidlerine karşı yüksek düzeyde direnç gösterir.

VanB geni taşıyan tuşlar vancomisine düşük seviyede dirence sahiptir teikoplanine duyarlıdır. E. gallinorum ve E. casseliflavus’da görülen Van C geni her iki glikopeptide karşı intrinsik dirence neden olur. 

Vankomisin dirençli enterokoklar tedavide sorun yaratmaları nedeniyle hastane enfeksiyonları açısından çok önemlidir. VRE taşıyıcılıkta özellikle hastane ortamında gelişir ve hastane personeli tarafından yoğun bakımlarda yayılarak ciddi salgınlara neden olabilir. 

Anaerobic Gram pozitif koklar.

Anaerobik gram pozitif koklar, anaerobik enfeksiyonlardan en sık üretilen ikinci bakteri türüdür (%25-30). sınıflandırılması karmaşıktır. Önceleri morfolojilerine göre Peptokoklar ve peptostreptokoklar olarak sınıflandırılmış  peptokoklar kümeler halinde görülürler. Peptostreptokoklar zincirler halinde. Daha sonraları yapılan moleküler çalışmalarla dört Peptococcus türünden sadece P.  niger  peptokoklarda kalmış, diğerleri peptostreptokoklara aktarılmıştır. 

Son zamanlarda yapılan sınıflamaya göre önemli anaerobik Gram pozitif koklarda yer alan önemli cinsler, Peptostreptococcus, Finegoldia, Parvimonas, Anaerococcus ve Peptoniphilusu içerir. Diğer bağlantılı bakteriler ise  Gallicola, Murdochiella, Atopobium, Anaerosphaera, Sarcina, Coprococcus ve Ruminococcus (Blau- tia) olarak kabul edilmiştir. 

Anaerobik Gram pozitif koklar

Anaerobik Gram pozitif koklarla görülen enfeksiyonlar genellikle polimikrobiyaldir. Saf kültür olarak izole edilenler esas olarak Finegoldia magna’yı içerir, ancak Parvimonas micra, Peptostreptococcus harei ve Peptostreptococcus anaerobius gibi diğer türler de ortaya çıkar. Bireysel tiplendirme rutin laboratuvarlarda genellikle tanımlama zorluğu, sürenin zaması, daha önceden tedavinin başlamış olması gibi sorunlar nedeni ile yapılmamaktadır. Sonuçlar anaerop gram pozitif kok olarak çıkarılmaktadır.

Diğer benzer klinik olarak anlamlı anaerobik koklar arasında Veillonella türleri (gram-negatif koklar) ve mikroaerofilik streptokoklar (aerotolerant) bulunur.

Anaerop gram pozitif koklar insan ağız, gastrointestinal, vajina, deri, idrar yolları ve bağırsak florasının üyeleridir. Bu nedenle numuneler alınırken bu bakterilerin bulaşmasını önlemek zordur. cilt kontaminasyonuna neden olur.

İmmün direnci düşük kişilerde sıklıkla derin yerleşimli yumuşak doku enfeksiyonları, kadın genital yol enfeksiyonları, kemik, eklem enfeksiyonları, beyin, karaciğer, meme ve akciğer apselerine neden olabilir.

İzolasyon ve tanımlama

Anaerobik kültür ortamı gereklidir. anaerobik agar yada kanlı agara ekilerek anaerobik ortamda 48-saat 7 gün 36-37 0C da inkübe edilirler. 

Doğru tanımlama için sodyum polianetol sülfonat (SPS diski) ile inhibisyon, pigment üretimi, nitrat indirgeme, üreaz üretimi, indol testi ve diğer biyokimyasal tanımlama testleri ve proteolitik enzim profillerinin analizi gereklidir. 

Karbonhidrat fermantasyonu ve gaz-sıvı kromatografisi ile uçucu yağ asitlerinin tespiti de sınıflandırma kullanılan diğer yöntemlerdir. Anaeropların tesbiti için çoklu enzim ve biyokimyasal testler yapan ticari kitler geliştirilmiştir. 

16S rRNA gen dizilimi oldukça doğru tiplendirme yapar.

Matris destekli lazer desorpsiyon iyonizasyon uçuş süresi kütle spektrometrisi (MALDI-TOF MS), klinik örneklerden izole edilen bakterilerdeki proteinlerin tespiti için de kullanılabilir. 

Peptococcus:

P. niger

Peptostreptococcus

P. anaerobius

P. asaccharolyticus P. barnesae

P. harei

P. heliotrinreducens

P. hydrogenalis P. indolicus

P. ivorii

P. lacrimalis

P. lactolyticus P. magnus

P. micros

P. octavius

P. prevotii 

P. tetradius 

P. vaginalis

P. stomatis

P. russellii

Finegoldia:

F. magna

Parvimonas (Micromonas):

P. micra

Anaerococcus: 

A.hydrogenalis 

A. lactolyticus

A. octavius A. prevotii

A. tetradius

A. vaginalis

  1. A.murdochii

A. senegalensis

Peptoniphilus:

P. asaccharolyticus

P. harei

P. lacrimalis

P. indolicus P. ivorii

P. gorbachii P. olsenii

P. methioninivorax P. tyrrelliae

P. coxii

P. duerdenii

P. koenoeneniae 

Gallicola:

G. barnesae

Murdochiella:

M. asaccharolytica

Atopobium:

A. parvulum

A. aminiphila

Anaerosphaera:

A. parvulum

Coprococcus:

C. eutactus 

Sarcina:

S. maxima

S. ventricul

Ruminococcus Blautia:

R. productus

B. producta

Moraxella

M. catarrhalis and M. lacunata, M. lincolnii, M. nonliquefaciens, M. osloensis

Moraxella catarrhalis

Farklı tarihlerde Neissseria catarrhalis, Branhamella catarrhalis olarakda sınıflandırılan bu bakteri DNA-DNA ve rRNA-DNA hibridizasyon ve 16S rRNA sekans karşılaştırmaları, Moraxella cinse dahil etmenin daha uygun olduğunu göstermiştir. Artık M. catarrhalis kullanılsa da, sınıflandırma tartışmaları çözümlenmemıştir.

Ayrıca patojenliği neisseria ya benzerliği nedeniyle yıllarca sürüncemede kalmış Moraxella catarrhalis, solunum ve genital traktusun kommensali kabul edilmiştir. Ancak bu yüz yılın ikinci yarısından beri solunum yolunun önemli bir patojeni olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Tanımlama:

Karbonhidrat fermantasyon yapmayan, katalaz, oksidaz tributyrin ve DNAaz testi pozitif, Gram negatif koklar yada küçük küt basiller gibi görünürler.  Çiftler halinde görünür. 

Moraxella, Gram boyama sırasında kristal viyoleyi tutarak mor görünebilir.  Moraxella’yı fenotipik testler kullanılarak türlere göre sınıflandırmak zor ve karmaşıktır.

Matris destekli lazer desorpsiyon/iyonizasyon uçuş süresi kütle spektrometresi (MALDI-TOF MS) ve gen dizilimi gibi moleküler teknikler ile tür tanımlaması yapılabilir. 

Virülans faktörleri 

Dış zar proteinleri:

 CopB (OMP B2) M. catarrhalis’in çeşitli suşları arasında orta derecede antijenik koruma sağlar. Hastalığı atlatanlarda antikor tanımlanmıştır.  Demir kaynağı yeterli değilse salınımı artar.  CopB’nin insan laktoferrin veya transferrininden demir kullanımı yapabildiği düşünülür. 

OMP CD

OMP CD, Buna karşı gelişen antikorlar moraxella suşları için kompleman aracılı bakterisit etki oluşturur. 

Çok sayıda epitopu vardır aşı amaçlı çalışılabilir.

UspA1 ve UspA2 (yüksek molekül ağırlıklı-OMP)

UspA1, epitel hücrelerine bağlanmada gereklidir. 

UspA2 insan serumunun bakterisidal aktivitesine karşı direnç ile ilişkilidir.

Bakterinin korunaklı yüzeyinde olması ve bakterisidal aktiviteye aracılık eden antikorlar oluşturması farelerde aşı olarak başarılı görülmesi nedeniyle aşı adayı olabilir. 

OMP-E

Bakterinin korunan bir bölgesinde olduğu gözlenmiştir. E. coli’nin OMP F porini ile homoloji göstermesi nedeniyle porin olarak görev yaptığı düşünülüyor. 

Pili (fimbria)

M. catarrhalis’lerin çoğunda vardır. 

Demirle bağlantılı proteinler:

Sınırlı demir varlığında insan transferrin ve laktoferrininden  demir elde etmesini sağlar. 

1. Transferrin bağlayıcı proteinler (TbpA ve TbpB)

insan transferrininden demir elde etmede rol alır. 

Ayrıca TbpB yarı korunmuş oluşu, antikorlar oluşturması ve kompleman aracılı bakterisit aktivitesi nedeniyle aşı adayı bir proteindir. 

2. Laktoferrin bağlayıcı proteinler (LbpA ve LbpB)

TbpB’ye karşı da güçlü antikor reaktivitesi görülür. Aşı adayı olabilir.  

Ancak LbpA ve TbpA’ya karşı antikor reaktivitesi yoktur.

Lipooligosakaritler (LOS). 

Neisseria ve Haemophylus gibi Gram-negatif bakterilerin LOS’si ile homoloji gösterir. İmmünokimyasal olarak insan kan grubu Pk antijenine benzer. Mukozal yüzeylerde immün sistemden kaçmasını desteklediği düşülülüyor.

Enfeksiyonları:

M. catarrhalis’in bebekler ve küçük çocuklarda, Streptococcus pneumoniae ve Haemophilus influenzae ile birlikte orta kulak iltihabının üç ana nedeninden biridir. 

Sıklıkla  üst solunum yolu enfeksiyonu, nadiren bakteriyemi ve neonatal menenjitten izole edilmiştir. 

KOAH alevlenmelerine neden olur.  

Nasokomiyal salgınlar oluşturabilir. 

Toplum kökenli pnomoni etkeni olarakta karşımıza çıkabilir.

Sinüzit, selülit, septik artrit, osteomiyelit, bakteriyemi, endokardit ve perikardit enfeksiyonu yapar.

Solunum yollarında kolonize olur.  kolonizasyon oranı bebeklerin ve küçük çocuklarda daha fazla, yetişkinlerde düşüktür. 

Antibiyotik direnci

Diğer bakterilere kıyasla Beta laktamaz salınımı çok hızla artmıştır.  Şimdilerde  %90’ından fazladır. 

Beta laktamaz salınımı BRO genleri ile gerçekleşir. İki enzim türü vardır. BRO-1 daha fazla salınım yaptığından, BRO-2 suşlarından Beta laktamaza daha dirençlidir. 

SPECIESMOTILITYOXIDASECATALASEOXIDATION/FERMENTATION GLUCOSEUREASEINDOLENITRATEPHENYLALANINEGELATINGROWTH ON MACCONKEY AGAR
M. catarrhalis++v
M. lacunata+++vv
M. nonliquefaciens+++
M. osloensis++vvv
M. phenylpyruvica+++v+v
M. atlantae+++
O. urethralis++++
Neisseria weaveri (M5)+++
N. elongata (M6)++v
K. kingae a+F bv
K. indologenes+F+
K. denitrificans+F+

Moraxella lacunata

Morax-Axenfeld diplobasili de denir.  Nonfermentatifdir. Gram negatif basil, çiftler halinde görülür. konjonktivit, keratit, pulmoner abse, osteomyelit, septik artrit,  enfeksiyonu bildirilmektedir. 

Kingella

Neisseriaceae familyasında yer alır. Kingella, kısa gram-negatif kok yada konik uçlu orta boy basil olarak görülür. 

Küçük çocukların nazofarengial florasının bir parçasıdır. Türleri, K. kingae, K. indologenes, K. denitrificans ve K. oralis. 

Sıklıkla iskelet sistemi enfeksiyonlarına, bakteriyemiye ve ciddi enfektif endokardite neden olmaktadır. 

Yavaş üremesi ve moraxela ve neisseri karışması nedeni ile doğru tanımlanamamakta ve atlanmaktadır. Son yıllarda PCR çalışmalarının artması doğru tanımlamayı sağlamıştır.  

En yaygın türü K. kingae dır. Kanlı ve çikolata agarda ürer.  Gram boyamada renk giderme işlemine direnç gösterdiği için yanlışlıkla Gram pozitif boyanarak gram pozitif organizmalarla karıştırılabilir. Oksidaz pozitiftir, glikoz ve maltozdan asit üretir ve katalaz, üreaz ve indol negatifdir. 

Matris destekli lazer desorpsiyon/iyonizasyon uçuş süresi kütle spektrometrisi (MALDI – TOF MS) ve 16S ribozomal DNA dizilimi de Kingella spp.’yi tanımlamanın uygun araçlardır. 

Virülans faktörleri: 

Tip IV pili, 

Polisakkarit kapsül 

Konakçı hücre zarlarının geçirgenliğini artırarak patogenezine katkıda bulunan RTX (repeats in toxin) toksin tanımlanmıştır.

Klinik bulgular

Sonbahar ve kış aylarında daha açıktır.  Kreşlerde ve kapalı topluluklarda salgınlar bildirilmiştir. K. kingae’nın invaziv enfeksiyonuna  6 aydan küçük bebeklerde rastlanmaz. Hastaların %90’ı sağlıklı 4 yaş altı çocuklardır. En sık septik artrit, osteomiyelit, tenosinovit, endokardit ve bakteriyemi görülür. Büyük çocuklarda genellikle altta yatan bir hastalık mevcuttur. 

Ağızda diş yüzeyi ve diş plağında bulunan K. oralis’in periodontal hastalıklardaki rolü henüz bilinmiyor. 

Eikenella corrodens

Fakültatif anaerobiktir. Zor ürer.  Gram negatif, düz, küçük basiller. Bazen pleomorfik veya kokobasil gibi görünebilir. Hareketsizdir, spor ve kapsülsüzdürler.

Eikenella enfeksiyonlarının en yaygın bölgeleri baş ve boyundur. Bunu solunum yolu enfeksiyonları, insan ısırıkları, kronik parmak veya tırnak ısırıkları, sıkılmış yumruk yaralanmaları izler.

Yavaş üreyen organizmadır kan ve çikolata agarda, %3-10 CO2 varlığında bile,  genellikle 2 gün veya daha fazla süre gerekir. Küçük grimsi nokta koloniler oluşur (eski koloniler açık sarı olabilir),  

Çamaşır suyuna (hipoklorit) benzer bir koku oluşturur. E. corrodens kolonilerinin merkezinde sedefli halka görülebilir. 

Oksidaz pozitif, katalaz (nadir zayıf pozitiftir suşlarıda vardır), üreaz ve indol negatiftir Karbonhidratlardan asit oluşturmaz, nitratı nitrite indirger. 

Ampisilin, üreidopenisilinler, ikinci ve üçüncü kuşak sefalosporinler ve tetrasiklinler etkilidir. β-laktamaz üretimi yaygın değildir.

Aggregatibacter

Aggregatibacter actinomycetemcomitans (eski Actinobacillus): 

Fakültatif anaerobik sporsuz, Gram-negatif kokobasildir. Zor ürer. Kanlı ve çikolatalı agarda 7 günde küçük koloniler oluşturur. Endokarditin, periodontal enfeksiyon ve Actinomyces israelii ile birlikte zatürre, yumuşak doku apseleri yapar. 

A. actinomycetemcomitans diş eti ve supragingival yarıkların flora elemanıdır. Dirençli periodontitisli kişilerde taşıyıcılık yüksektir. Aile içi bulaşabilir. Kötü diş yapısı veya yakın zamanda diş manipülasyonu, A. actinomycetemcomitans endokarditi için risk faktörüdür.  Mandibular bölgedeki lezyonlar tipik olarak diş çürükleri veya periodontal hastalıklarla ilişkilidir. 

Endokardite neden olan HACEK group (Haemophilus spp., Aggregatibacter spp., Cardiobacterium hominis, Eikenella corrodens, ve Kingella spp.) üyesidir. 

Organizmanın izolasyonu, yavaş üreme nedeniyle engellenmektedir; karbondioksitle zenginleştirilmiş ortam üremeyi artırır.

Diğer türleri Aggregatibacter (eski adı Haemophilus) aphrophilus ve Aggregatibacter (eski Haemophilus) segnis’tir.

Zatürre, ampiyem, osteomiyelit, septik artrit, beyin apsesi, servikal lenfadenit, karın içi apse ve idrar yolu enfeksiyonu vakaları rapor edilmiştir.

Bacillus

Gram-pozitif sporlu basil.  zorunlu aeroptur ve fakültatif anaerop 

B. anthracis and B. cereus patojenik türlerdir. Diğer türler toprak, su, toz ve havada bulunur. bakteriyel kültürleri kontamine eder. B. anthracis hariç peritriş flagellalı hareketli, kapsülsüzdür.  B. anthracis hareketsiz ve sporludur. 

bazı tür kültürlerinde yaşla birlikte Gram negatife dönüşebilir. Bacillus anthracis’in sporlanması için oksijene ihtiyacı vardır. İn vivo olarak B anthracis, kendisini fagositozdan koruyan bir polipeptit (poliglutamik asit) kapsül üretir. Bacillus ve Clostridium cinsleri Bacillaceae familyasını oluşturur. Türler morfolojik ve biyokimyasal kriterler kullanılarak tanımlanır.

Bacillus türleri spor morfolojilerine göre üç gruba ayrılabilir.

Grup I: Gram pozitif, hücre şişmesine neden olamayan elipsoidal yada silindirik, merkezi veya terminal, sporlular. İki alt grup içerir:

Büyük hücreli: B. cereus, Bacillus anthracis, Bacillus mycoides, Bacillus megaterium ve Bacillus thuringiensis.

Küçük hücreli: Bacillus pumilus, Bacillus subtilis ve Bacillus licheniformis.

Grup II: Gram değişkeni, şişkin hücreli merkezi ve elipsoidal sporlar üreten türler: Bacillus coagulans ve Bacillus circulans. Bacillus alvei, Bacillus macerans ve  Bacillus brevis.

Grup III: Gram değişkeni, hücreler endosporla şişen, terminal veya subterminal sporlu türler. Bacillus sphaericus.

BACILLUS ANTHRACIS

Hareketsiz, sporlu, dikdörtgen şekilli, Gram pozitif basillerdir.

Anthrax olarak isimlendirilen önemli bir zoonotik hastalık etkenidir. Basillus anthacis mikroskop altında görülen ilk patojen bakteriydi, saf kültür olarak üretilen ilk bakteri, kanla bulaştığı gösterilen ilk bakteri ve aşısı ilk canlı atenüe aşı.

En sık hayvancılık yapanlarda sporların deriden girmesi ile bulaşır.  Ölen hayvanların etlerinin yenmesi, sporların solunması diğer bulaş yollarıdır.

B. anthracis, biyoterörizmin ve biyolojik savaş için en yaygın kullanılan etkenlerindendir.

Virulence Faktörleri: 

Kapsül: polisakkarit değildir. poliglutamattan oluşur. Plazmit kodludur.  Kompleman aracılı fagositozu inhibe eder.

Toksin:  üçlü önemli özelliği vardır. 

Ödem faktörü: adenilil siklaz görevi görür. cAMPyi arttırır. Ödem ve diğer belirtilerden sorumludur.

Koruyucu antijen (faktör): Konak hücre reseptörlerine bağlanan ve diğer fragmanların konakçı hücrelere girişini kolaylaştıran bağlayıcı fragmandır. MAPK kinazlarına özgü bir metalloproteazdır. Koruyucu antijen endozomal membranda bir gözenek oluşturarak ödem ve metal faktörlerin girişini sağlayan  reseptör bağlayıcı bir proteindir. 

Ölümcül faktör: Hücre ölümüne neden olur; konak hücre mitojenle aktive olan protein kinazlar üzerinden etki eder. 

Şarbon toksininin toksisitesinden ödem faktörü ve letal faktör sorumlu olmasına rağmen, bu alt birimler koruyucu faktör yokluğunda etkilerini gösteremezler.

Bu parçalar tek tek toksik değildir, ancak kombinasyon halinde lokal ödem ve genel şok oluştururlar. Toksin sentezi bir plazmit (pX01) tarafından kontrol edilir.

Plazmid kaybı, suşu avirülent yapar. Bu muhtemelen Pasteur tarafından hazırlanan orijinal şarbon aşısının temeliydi.

Klinik:

hayvan şarbonu: toprakta bulunan sporları yutan sığır, koyun gibi otçul hayvanlar ve daha az sıklıkla atlar ve domuzlar, etçil hayvanlardan daha sık etkilenir. Hayvandan hayvana doğrudan bulaşma nadirdir. Hayvanlarda şarbon ölümcül bir septisemi olarak ortaya çıkar; bununla birlikte, lokalize kutanöz lezyonlar nadiren görülür. Enfekte hayvanlar ağız, burun ve makattan çok sayıda basil atar. Bu basiller toprakta sporlanır ve onlarca yıl yaşar, insan için enfeksiyon kaynağı olarak kalır. Zoonotik hastalıktır. hayvanlardan insanlara bulaşır. 

Klinik Tipler

Esas olarak üç tür insan şarbonu vardır.

Deri şarbonu : genellikle hayvanlarla direkt temasla bulaşır. hayvancılık yapanlarda sık görülür. Lezyon, ağrısız bir vezikül haline dönüşen bir papül olarak başlar, sertleşmiş ödem ile çevrili kömür karası ( şarbon adını Fransızcada kömür anlamına gelen “charbon” dan alır.)  nekrotik bir skar gelişir. ölümcül değildir. 

Pulmoner şarbon:  genellikle yün fabrikalarında çalışanlar hasta hayvanların bulaşlı yünlerinde bulunan sporların solunmalı ile alırlar. 

Hemorajik pnömoni, Bakteriyemi, Hemorajik mediastinit, Hemorajik menenjite neden olur. 

Bağırsak şarbonu: Nadir görülür; Şarbondan ölen hayvanların kontamine etlerinin yenmesi sonucu oluşur. Son derece ölümcüldür ve kanlı ishal olarak kendini gösterir.

Pulmoner ve barsak şarbonunda ölüm oranı yüksektir. 

Tanı

Laboratuvar kaynaklı şarbon enfeksiyonu riski yüksektir, bu nedenle azami önlemler alınmalı ve numuneler uygun biyolojik güvenlik kabinlerinde işlenmelidir.

Örnekler:

Malign püstülden irin veya sürüntü

Akciğer şarbonunda balgam

Kan (septisemide)

BOS (hemorajik menenjitte)

Mide aspiratı, dışkı veya yiyecek (bağırsak şarbonunda)

Gram boyama: Bambu çubuk görünümünü ortaya çıkarır, yani şişkin olmayan sporlara sahip uzun gram pozitif basil zinciri (boş alan olarak görünür) dikdörtgen şekilli Gram pozitif basillerdir. 

Spor boyama (Ashby yöntemi ve asit hızlı boyama)

McFadyean’ın reaksiyonu: Polipeptit kapsül, Gurr’un polikrom metilen mavisi boyası ile 30 saniye boyunca boyanarak  gösterilebilir. Kapsül, mavi basilleri çevreleyen amorf mor malzeme olarak görünür.

Sudan siyahı ile lipid granülleri boyanır

Direkt immünofloresan testi (direkt-IF): Floresan etiketli monoklonal antikorlar kullanarak kapsüler ve hücre duvarı polipeptit antijenlerini tespit eder. Biyoterörizm salgınları sırasında tanıyı doğrulamak için kullanılır.

Ascoli’nin termo presipitasyon testi: Numune kokuşmuş halde alındığında ve basillerin cansız olması muhtemel olduğunda yapılan bir halka çökeltme testidir. Doku örnekleri tuzlu su içinde öğütülür, kaynatılır ve süzülür. Bu

antijenik ekstrakt, dar bir kılcal tüp üzerinde şarbon antiserumu üzerine katmanlanır. 5 dakika içinde iki sıvının birleştiği yerde bir çökelti halkası belirir.

Moleküler tanı: PCR

Laboratuvar Teşhisi

Laboratuvar kaynaklı şarbon enfeksiyonu riski yüksektir, bu nedenle azami önlemler alınmalı ve numuneler uygun biyolojik güvenlik kabinlerinde işlenmelidir.

Kültür

Bacillus anthracis aerobiktir,(12-45oC) büyüme. Sporlanma, 25–30oC’de ve  olumsuz koşulların varlığında teşvik edilir.

Nutrient  agarı: Koloniler 2-3 mm büyüklüğünde, düzensiz, yuvarlak, opak, buzlu cam görünümlü grimsi beyazdır. Medusa başı görünümü: Koloniler düşük güçlü mikroskop altında bakıldığında, birbirine geçen uzun basil zincirlerinden oluşan koloninin kenarı keçeleşmiş saç tutamları olarak  görünür.

Kanlı agar: Kuru buruşuk, hemolitik olmayan koloniler üretir,)

Jelatin stab agar: Büyüme, ters köknar ağacı görünümünde oluşur (jelatinin sıvılaşması nedeniyle yüzeyde maksimum oluşur ve daha sonra dibe doğru yavaşlar)

Penisilinli katı besiyeri: Koloni yayması, sedefli  inci görünümünde dizilmiş basilleri gösterir. (penisilin etkisi altında hücrelerin daha zayıf hücre duvarları nedeniyle daha büyük ve küresel hale gelir ve hücreler zincir şeklinde düzenlenme eğilimindedir)

ELISA:Antikorlar, nekahet serumlarında görülür.  

Moleküler Tanı

Daha fazla doğrulama için spesifik primerlere sahip PCR kullanılabilir.

Moleküler tiplendirme: Epidemiyolojik çalışmalarda enfeksiyon kaynağının izlenmesi yararlıdır. Mevcut çeşitli yöntemler aşağıdaki gibidir:

Korunma:

ölü hayvanların kireç çukurlarına derin gömülmesi, otoklavlama. Hayvanlar için aşı mevcut. insanlar için koruyucu antikor mevcut.  

Antrakoid basiller

Şarbon dışındaki basillus türleri topluca antrakoid basil olarak adlandırılır.

B. cereus dışında çoğu patojenik değildir ve laboratuvar kültürlerinde yaygın olarak kontaminantlardır.

Kuru buruşuk koloniler oluşturması gibi şarbon basillerine genel bir benzerlik gösterirler ve Gram boyamada spor taşıyan gram pozitif basil zincirleri olarak görünürler.

Hareketli kapsülsüz, kısa zincirli, 45 derece üreyen, gama faj direncine sahip, hemolizli koloniler üretebilen özellikleri ile Şarbon basilinden farklıdır.

Bacillus cereus

Bacillus cereus Gram pozitif, hareketli, fakültatif anaerobik, hemolitik, spor oluşturan ve çubuk şeklinde, yuvarlak veya kare uçlu çiftler veya zincirler halinde düzenlenmiştir. Ksiloz, mannitol ve arabinozu fermente edemez; lesitinaz ve asetilmetilkarbinol üretir; glikozdan asit üretmez; nitratı nitrite indirger; ve L-tirozini ayrıştırır. Bacillus genellikle tek bir endospora sahiptir ve sporlar vejetatif hücreyi şişirmez. Endosporlar merkezi ve genellikle oval, bazen yuvarlak veya silindiriktir. Endosporlar olumsuz koşullara karşı çok dayanıklıdır. Optimum olarak 28°C ila 35°C arasında büyür. Soğuk veya donmuş depolamaya karşı hassas değildir. En yaygın olarak baharatlar, puding, süt tozu, krema, kuru patates, soslar, spagetti ve pirinç gibi yiyeceklerle ilişkilendirilir. Gıda ürünlerine bulaşma çoğunlukla pişirmeden önce meydana gelir. Gıda, işleme ve servis sırasında 30°C ile 50°C arasında tutulursa endosporlar filizlenebilir ve B. cereus büyümeye başlar.

Bir spor oluşturucu olarak B. cereus çevrede yaygın olarak bulunur ve yaygın olarak toprakta ve suda bulunur. Emetik (kusma) ve ishalli gıda zehirlenmesine B. cereus’un farklı enterotoksinleri neden olur. Pudingler, soslar, sebzeler, salatalar, yetersiz pastörize edilmiş süt ve krema ve et bazlı gıdalar dahil olmak üzere farklı gıda türleri, B. cereus ishal tipi hastalıklarla ilişkilendirilebilir. Kusma tipi hastalıklar nişastalı yiyecekler (örneğin pirinç, makarna yemekleri, makarna vb.) ve küçük et yemekleri ile ilişkilendirilebilir. İshal formunda, enfektif doz, g veya mL gıda başına yaklaşık 106-107 canlı hücredir. Semptomlar canlı hücreler içeren gıdaların tüketilmesinden sonraki 6-12 saat içinde ortaya çıkar. Hastalık 24 saat sürer. Başlıca semptomlar karın ağrısı ve kusma veya ateş olmaksızın sulu ishaldir. Gıda kaynaklı hastalığın emetik tipinde semptomlar, B. cereus tarafından önceden oluşturulmuş enterotoksin içeren gıdanın tüketilmesinden sonraki 1-5 saat içinde ortaya çıkar ve 24 saat sürer. Başlıca belirtileri karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishaldir.

B. cereus’un az miktarda içeren gıdalardan izolasyonunda seçici zenginleştirme tekniği kullanılabilir. B. cereus’un izolasyonunda ve sayımında kullanılan seçici/diferansiyel besiyerleri mannitol yumurta sarısı polimiksin (MYP) agar, polimiksin içeren Kim-Gofer agar, B. cereus agar ve polimiksin-piruvat-yumurta sarısı-mannitol-bromotimol mavisidir. (PEMB) agar. PEMB agardaki düşük pepton seviyeleri sporlanmayı teşvik eder ve piruvat koloni boyutunu azaltır. MYP agar termal olarak yaralanan B. cereus’u kurtarmak için kullanılabilir. B. cereus izolatları fenotipik ve gıdaomik tekniklerle tanımlanabilir.

Bölümü görüntüle

B cereus, B anthracis’e benzer ancak kapsülü yoktur. Normalde toprakta, suda ve bitki örtüsünde bulunur. Sebze, süt, tahıllar, baharatlar, et ve kümes hayvanları gibi gıda maddelerinden de yaygın olarak izole edilir.

İnsanda gıda zehirlenmesinin önemli bir ajanıdır. Gıda zehirlenmesine bağlı gastroenterit, Göz travmasını takiben şiddetli keratit ve panoftalmi ve nadiren intravenöz kateter aracılı sepsis, endokardit, menenjit, osteomiyelit ve pnömoni gibi sistemik enfeksiyonlara neden olur.

Gastro enterit formu, kontamine et veya sebzeler yoluyla bulaşır ve alındıktan 8 ila 24 saat sonra ortaya çıkar.

İki tür toksin üretir:

İshal toksini (ishal tipi gıda zehirlenmesine neden olur)

Emetik (kusturucu) toksin: hazır toksindir. toksin (kusturucu tip gıda zehirlenmesine neden olur) genellikle pirinçlerde ürer. S. aureus enterotoksine benzer. Isıya dayanıklıdır. semptomlar 6 saat içinde ortaya çıkar. Bulantı, kusma ve karın kramplarına ile seyreder.

İshal toksini: bağırsağa girdikten sonra salgılanır, dolayısıyla kuluçka süresi daha uzun 8-16 saat sürer. Adenilat siklazın uyarılması, cAMP üretimi, sıvı kaybı ve ishal ile sonuçlanır.

Laboratuvar Teşhisi

Teşhis, şüpheli gıdadan alınan kültür örneklerine dayanır. B cereus, kanlı agarda inkübasyondan sonra büyük, gri, düzensiz antrakoid” koloniler oluşturur.

Tedavi

Tedavi semptomatiktir. Yiyeceklerin uygun şekilde soğutulması önemlidir.

Pişmiş pirinç uzun süre sıcak tutulmamalıdır.

Bacillus cereus klindamisin, eritromisin, vankomisin, aminoglikozitler ve tetrasikline duyarlıdır. Penisiline (β-laktamaz üreterek) ve trimetoprim’e dayanıklıdır.

Bacillus thuringiensis

B. cereus ile yakından ilişkilidir ve bazen gıda zehirlenmesine neden olabilir. Ayrıca sivrisinek kontrolü için larvisit ajan olarak kullanılır.

Sterilizasyon Kontrolü için kullanılan bacillus sporları:

Bacillus türleri, sterilizasyon işleminin etkinliğini kontrol etmek için biyolojik indikatör olarak kullanılır.

Bacillus stearothermophilus (Geobacillus stearothermophilus), otoklav, hidrojen peroksit gaz plazma sterilizatörü ve sıvı asetik asit için kullanılır.

otoklavlarda ve 15 dakika boyunca 121°C ila 132°C arasında nemli ısıya maruz bırakılır. Daha sonra üremek için 37°C’deki ortama yerleştirilirler. Ürerse otoklavın arızalıdır.

Benzer şekilde, kuru ısıyla sterilizasyonu izlemek için B subtilis sporları kullanılır (171°C 1 saat veya 160°C 2 saat). 

Bacillus atrophaeus, etilen oksit sterilizatörü ve kuru ısı sterilizatörü için kullanılır.

Bacillus subtilis 

Endüstriyel Kullanım:

Temizlik maddesi olarak kullanılır (deterjan). Bacillus subtilis proteazlar üretir. Bu enzimin proteinleri parçalama özelliği  deterjanlarda kullanımına neden olmuştur. 

 Kağıt ve tekstil endüstrilerinde: Nişastayı parçalayan amilaz üretir.

Pestisit endüstrisinde: Bitkileri mantarlara karşı korumak için kullanılır.

Gıda endüstrisinde: Fermantasyona yardımcı olur.

LİSTERIA MONOSİTOGENES

Listeria monocytogenes, özellikle yenidoğanlarda, hamile kadınlarda ve yaşlılarda ciddi enfeksiyonlara neden olan, her yerde bulunan, gıda kaynaklı bir patojendir.

Kuşlar asemptomatik taşıyıcıdır. Koyun ve sığırlarda hastalığa neden olur.

İnsana bulaş en sık neden kontamine gıdalardır.  Ayrıca *anneden fetüse geçiş mümkündür. 

Yenidoğan ve yaşlılarda sık 

Soğutmaya (4°C) dayanıklıdır. depolanmış gıdalarda, özellikle eski yumuşak peynirlerde, paketlenmiş etler, süt ve soğuk salatalarda yaygındır.

Klinik bulgular

Neonatal listeriyoz: 

**Hamile kadınlardan geçişle fetüste  düşük, erken doğum gibi fetal komplikasyonlar görülebilir.  Annede grip benzeri semptomlar, bakteriyemi ve nadiren menenjit.  

Yetişkinler: Bakteriyemi ve menenjit gibi belirtiler üretir.

risk grubu immün süperse kişilerdir.

Gastroenterite neden olur.

Laboratuvar Teşhisi

Toplanan numuneler BOS, kan ve amniyotik sıvıdır.

Gram pozitif kısa kokobasil, genellikle difteroitlerle karıştırılır. Katalaz pozitiftir.

*25oCde yuvarlanarak hareket eder. Ancak 37oC’de hareketsizdir.

triptikaz soya besi yerinde *4oCde soğuk zenginleştirme yapıldıktan sonra ağar plaklara ekilip 37oC’de inkübe edilir.  %10 tuz ve düşük pH varlığında üreyebilir. 

L. monocytogenes, diğer Listeria türlerinden aşağıdaki özelliklerle ayrılır:

Staphylococcus aureus’a dik açıyla çizgi çizildiğinde CAMP testi pozitiftir. 

Glikoz, maltoz, L-ramnoz ve alfa metil D-mannozid fermente ederek gazsız asit üretir.

korunma:

gıdaların iyice pişirilmesi, gıda hijyeni kuralları ve sütlerin pastörizasyonu.

Erysipelothrix rhusiopatiae

Erysipelothrix rhusiopathiae (veya E. insidiosa) hayvanlarda ve balıklarda yaygındır.

İnsana, hayvanlardan veya hayvansal ürünlerden bulaşır. 

Yüksek risk grupları, mezbaha çalışanları, kasaplar ve balıkçılardır.

Erysipeloid: *Şiddetli ağrılı irinsiz morumsu şişlikler görülür.  İrinin olmayışı irinli stafilokok ve streptokok enfeksiyonlarından ayrımda kullanılır.  

Nadir klinik formlar, yaygın kutanöz form ve endokarditli bakteriyemidir.

Laboratuvar Teşhisi

Gram boyama: Erysipelothrix rhusiopathiae tek tek, kısa zincirler veya uzun dallanmayan filamentöz gram pozitif basildir.

Kültür: Kanlı agarda küçük şeffaf parlak alfa-hemolitik koloniler üretir

Katalaz , oksidaz ve indol negatiftir. üçlü şekerli demir agar  (TSİ) üzerinde hidrojen sülfür üreterek siyah renk oluşturur.

 Micrococcus

Micrococcaceae familyasındaki bir bakteri cinsidir. Micrococcus, çevrede bulunur. su, toz ve toprak. Gram-pozitif koktur. dörtlü paketler halinde görülür. Katalaz, oksidaz pozitif, indol ve sitrat negatiftir.

M. luteus (sarı) ve M. roseus (kırmızı) gibi bazı Micrococcus türleri, mannitol tuzlu agar üzerinde renkli koloniler üretir.

patogenez

Micrococcus’un genellikle kommensaldir. ancak  HIV gibi bağışıklık sistemi zayıf olan hastalarda fırsatçı bir patojen olabilir.

Corynebacteria

Doğada yaygındır. Rezervuarı insandır.

Gram pozitif basildir ve pleomorfizm gösterir. Sporsuz, kapsülsüzdür ve hareketsizdir. mikroskopta VY* harfleri gibi dizilirler. Mikroskopta *çivi yazısı görünümdedir. Basillerin uçları boncuklu bir görünüme sahiptir. Bu hücre içi polimerize fosfatın depolanması ile oluşur. 

Granüller lekeler şeklinde görülür. 

Neisser metilen blue gibi boyalarla metakromatik boyanır. (kırmızı hücrelerde mavi granüller)

Albert boyama yönteminde basiller yeşil uçlardaki boncuklar (inklüzyon cisimleri) siyah görünür.  

Corynebacterium, Mycobacterium ve Nocardia spp. ile ortak bir mikolik asit *içeren hücre duvar yapısı ve kord faktörüne sahiptir. Bakterinin yapışıp çoğalmasında, immün globülinleri eriten proteolitik bir enzim olan diphtin maddesi ve nöramininidaz rol oynamaktadır

Başlıca virülans faktörü toksinidir. A (aktif ), B (bağlanma) parçalarından oluşur. protein sentez inhibisyonu yapar.

Katalaz pozitif oksidaz negatiftir. hareketsizdir. C. ulserans ve pseudotuberculosis üreaz pozitif. C. diphtheriae üreaz negatiftir. poyrazinamidaz testi üçü içinde pozitifdir.

Bulaş: damlacıkladır. Enfekte insanlar ve taşıyıcılardan aeresoller aracılığıyla bulaşır. Direkt temasla bulaş nadirdir. 

Çoğu kommensal olarak bulunur. 

Çocukluk çağı difterisi etkeni *Corynebacterium diphtheriae önemli bir patojendir.

Sınıflandırma:

Serotyping: ısı stabil polisakkarit antijenleri, ısılabil protein antijenleri ve mycolik asit antijenleri bazında serotiplendirme yapılır.  

Bacteriopfaj, Bacteriocin tiplendirmesi yapılır.

Ayrıca moleküler yöntemle sınıflandırma yapılır. (PFGE)

Toksin: 

Beta faj adı verilen bir fajla  kodlanır. Bakteri faj taşıdığı sürece toksin üretir.  

C. gravisin tümü, C.mitisin %85 i, C. intermediusun %95 den fazlası, toksin üreten suşlar içerir.   C. belfanti, C. ulcerans, C. pseudotuberculosis de toksin üretir.  

Kültür ve tanımlama

Fakültatif anaerobdur. Kültür için kanlı agar, *Löffler serumu ve  potasyum tellüritli besiyeri kullanılır. Potasyum tellüritli besi yeri seçicidir. boğaz flora elemanlarını inhibe eder. C. diphtheriae tellüriti metalik telliriuma çevirir. siyah koloniler oluşur. 

Patojen türlerin ayrımında biyokimyasal testler ve toksin gösterilmesi gereklidir. Non patojen tür boğazda ve deri florasında yaygın olarak bulunur.

Toksin gösterilmesi :

Hayvan testi: bir gün  önce antitoksin verilen ve verilmeyen iki kobaya hastadan izole edilen kültürden cilt altı enjekte edilir.  Antitoksin verilmeyen 4 gün sonra ölürse bakteri toksin salgılıyordur. 

Diğer bir test türü, kobayın birine bir gün önce antitoksin verilir. iki kobaya cilt altı kültür injeksiyonu yapılır. 4 saat sonra antitoksin verilmeyen kobayada intraperitoneal antitoksin verilir. her iki hayvanda ölmez ancak sonradan antitoksin verilen hayvanın bakteri kültürü enjekte edilen bölgesinde nekroz oluşursa test pozitiftir. Bakteri toksin salgılıyordur.

Virülanstan sorumlu olan eksotoksin *Elek jel testi ile gösterilir. Bu testte, difteri antitoksini içine batırılmış bir filtre kağıdı, besi yerine yerleştirilir.  Test suşu olan C. diphteriae filtre kağıdı şeridine dik açı ile agara ekilir. 37 ° C’de 24 saat inkübe edildi. presipitasyon çizgileri görülür.

Toksin tespiti için, enzime bağlı immünosorbent analizleri (ELISA), immünokromografik şeritler, polimeraz zincir reaksiyonuna dayalı hızlı bir tanı testi kullanılabilir.

Patojenite:

Boğaza lokal yerleşir.  bakteriyemi yapmaz. Toksini kanla dalaşıma girer. Cilt hariç, tüm lokal ve sistemik patolojik etkisini toksini ile gösterir. Ciltteki etki bakterinin kendisinden kaynaklar. C. diphtheria, difteri hastalığının ajanıdır. 

Genellikle üst solunum yolu mukozasında Yerleşir.

Bu toksinin geni bakteriyofajlar tarafından taşınır. Ökaryotik hücrelerde protein sentezini engeller. 

Makroskopik olarak solunum mukozasında gri renkli yapışkan *pseudomemranlar gözlenir. Bu solunum yolunu tıkar ve hasta asfiksiden ölür. 

Toksin kan dolaşımına geçtiği zaman sinir sistemini kalbin motor sinirlerini sistemik olarak etkiler.

*Toksin formaldehit ile muamele edildiğinde toksoid hale gelir. Bu profilaktik immunizasyonda (aşı) kullanılır. 

Atlara toksin verilerek antitoksin hazırlanır. toksin nötralizasyonu için kullanılır.

 Aşı toksoid olduğu için cilt enfeksiyonuna karşı korumaz. taşıyıcı eliminasyonuda yapmaz. 

Tedavi ve korunma

Akut fazda havayolunu açık tutmaya yönelik destek önemlidir. 

Toksinleri nötralize etmek için *antitoksin 

Organizmayı öldürmek için *penisilin kullanılır. 

Antibiyotikler toksinin yayılmasından sonra az etkilidir fakat bakterinin toksik odaklarını elimine eder. 

Epidemik salgınlarda taşıyıcılara penisilin veya eritromisin verilir. 

Difteriden korunmada immünizasyon son derece etkilidir. immuniteyi göstermede özel testler kullanılır (schick testi).

**Schick testi

Kan serumunda difteri toksinine karşı oluşmuş antikorların varlığını göstermek için kullanılan test. toksin önkolunun derisi içine enjekte edildiğinde, herhangi bir tepki gelişmezse serumda difteri toksinine karşı antikor olduğundan, toksinin nötralize edildiği düşünülür. Enjeksiyondan 12-24 saat sonra bu bölgede yaklaşık bir hafta varlığını sürdüren kızarık bir şişlik görülür. Bu, difteri toksininin dokuda yarattığı nekrotizan (öldürücü) etkiye karşı vücudun gösterdiği tepkidir.

Diğer corynebacterialar

Metakromatik granülleri yoktur. 

Toksin salgılamazlar.

Corynebacteriaum ulcerans, defteriye benzer boğaz lezyonlarından sorumludur.

C. jeikeium: immun direnci düşüklerde menenjit, endokardit yapar. Genellikle çoklu antibiyotik direnci vardır ve yalnızca vankomisine duyarlıdır.

C. matruchotti El kırbacına benzer görünümdedir. (çomak şeklinde bakteriler)

Basilin yapısı difteriye benzer bu nedenle difteroid olarak isimlendirilir (C. hofmanni, C. Xerosis). 

Konjonktiva ve cilt florasında bulunur, immun sistem baskılanması durumunda fırsatçı patojendirler.  (endokardit, prostetic kapak). 

Lactobacil 

Sebze ve hayvansal ürünlerde saprofittir (Örneğin süt). 

Bazı türleri ağız boşluğunda ve vücudun diğer bölümlerinde kommensal yerleşimlidir. 

Asidik ortamı tolere edebilirler. Bu nedenle diş çürüğü ile ilişkili olduğuna inanılmaktadır.

Heterofermenterler; Laktik asidin yanı sıra asetat, etanol ve karbondioksit üretirler (örn., Lactobacillus fermentum). 

Homofermenterler; Glikoz fermentasyonundan laktik asit (% 65) üretir (Örn., Lactobacillus casei).

L. casei ve Lactobacillus ramnosus, Lactobacillus acidophilus ve yeni tanımlanan türler. 

Lactobacilli oral kavitede, gastrointestinal sistemde ve kadın genital sisteminde flora elemanı olarak bulunur.

 Özellikleri: 

Gram pozitif, basil, alfa- veya non hemolitik, fakültatif anaeroblar. 

Karbonhidratları fermentasyonu ile asit oluştururlar. 

Asidik ortamı tercih ettikleri veya asidik bir çevre oluşturmaları ve diş minesini yok etmeleri nedeniyle çürükle birliktelikleri tartışmalıdır.

Laktobasiller aynı zamanda vajinal floranın temel bileşenleridir ve düşük pH dengesini korumaya yardımcı olur. 

Son zamanlarda, Lactobacillus’ların barsaktaki varlıkları ve homoostazı sürdürmede faydalıdır. Bu nedenle probiyotik olarak önem kazanmıştır.

Veillonella 

Anaerobik, hareketsiz, gram negatif diplokoklardır. Veillonella ağız ve gastrointestinal sistemin normal florasının bir parçasıdır ve vajinada da bulunabilir. Veillonella spp. genellikle kontaminant madde olarak kabul edilir; sıklıkla oral enfeksiyonlarla ilişkilidirler; ısırık yaraları; baş, boyun ve çeşitli yumuşak doku enfeksiyonları; ve ayrıca sinüsler, akciğerler, kalp, kemik (Veillonella parvula) ve CNS enfeksiyonlarında patojen oldukları da gösterilmiştir. Son raporlar ayrıca septik artrit ve menenjitte bunların saf kültürde izolasyonunu da göstermiştir. 

Rickettsia 

Gram  negatif, hareketsiz, pleomorfik yapıda, zorunlu hücre içi paraziti (R. quintana dışında). 

Morfolojik olarak prokaryotlara benzerler.

Antibiyotiklere duyarlıdırlar. 

Bit, pire, kene, mite ve aerosolle bulaşır. kene ve mite transovaryal bulaşır. 

Eklem bacaklılarda (artropotlar) vektör veya primer konaktır.

Rickettsia cinsi

 Gram boya ile kötü boyanır. zayıf gram negatif polimorfik bakteridirler. Giemza, Castaneda ve Macchiavello boyaları ile daha iyi boyanırlar. 

*Embriyonlu yumurta, doku kültürleri, laboratuar hayvanları  ve eklem bacaklılarda üretilebilirler.

Küçük kan damarlarının endotel hücrelerini tercih ederler. 

Direkt fagositozla hücre içine girer, fosfolipaz enzimi ile fagozomdan kurtularak sitoplazmaya yerleşir.

Normal çevre şartlarında, hücre dışında yaşayamazlar.

 -70 C’de süt veya serum içinde uzun süre, 35 C’de birkaç saat,

 +4 C’de bir hafta canlı kalır.

Genus rickettsia

*Benekli Ateş grubu (Lekeli Humma): R.rickettsii, R.sibirica, R.conorii, R.australis, R.japonica, R.akari ve sayısız nonpatojen türler.

*Tifüs grubu: R.prowazekii ve R.typhi

*Çalılık Tifüs grubu: R.tsutsugamushiken Bartonella(Rochalimaea) quintana’dır

Antijenik yapı

Riketsiya da gruba özgü antijenler lipopolisakkarit antijenleri kapsülde, Türe özgü antijenler dış membran proteinleri hücre duvarında bulunur.

Virülans

Riketsiyalar endotel hücrelerine yerleşerek vaskulit meydana getirirler.

Klinikte deri döküntüsünden organ kanamalarına kadar değişebilen bir tablo oluşturur.  

Zorunlu hücre içi parazitidirler. konak hücreye bağımlı olmasada bazı enzim eksiklikleri vardır. Ayrıca kendi ATP lerini üretmelerine rağmen konak hücreninkini kullanmayı tercih ederler.  

Benekli ateş grubu:

Temel patoloji deri ve iç organlarda yaygın vaskulitlerin görülmesidir.

Kayalık Dağlar Ateşi (Rocky Mountain Spotted Fever)

R.rikettsiinin neden olduğu, ABD’de endemiktir

Tedavi edilmezse ölüm oranı %10-25 ulaşabilir.

 Keneler, küçük kemiriciler, vahşi ve evcil hayvanlar doğal konaklardır.

 İnfeksiyonun geçişinde İxoides grubu sert *keneler rol oynar.

 İnsandan insana geçiş olmaz

Klinik

Makülopapuler döküntüler, peteşiler.

 Yaygın vaskülit sonucu  nekroz, şok ve ölüm görülebilir.

Tanı

Kandan izolasyonu ancak özel merkezlerde yapılır.

indirekt hemagglütinasyon ve lateks aglütinasyon kullanılmaktadır.

Kontrol

Vektörlerin bulunduğu alanda koruyucu kıyafet kullanılmalıdır. 

Bedene yapışan kene ezilmeden uzaklaştırılmalıdır. 

Riketsiya Çiçeği ve Veziküler Riketsiyozlar (Rickettsial Pox) :

Etken R. akari’dir.

*mite (akar)larla bulaşır.

 Riketsiya çiçeği lokalize skar dokusu  ve *papuloveziküler döküntü ile karakterize benign bir hastalıktır. 

skar dokusundan alınan örnekte R akari görülür. 

 Tanıda klinik ve serolojik testler. 

Kontrol, Kemirici ve akar kontrolü 

insandan insana geçiş yoktur.

Tifüs grubu:

Bu grupta epidemik tifüs, Brill-Zinsser ve fare tifüsü hastalıkları yer alır. 

Epidemik tifüs :

Vektör insan baş ve vücut *bitleri. 

Etken *R.prowazekii

İnkübasyon süresi 10-14 gündür.

baş ağrısı miyalji deri döküntüleri görülür. pnomoni, konvülsyon santral sinir sistemi bulguları, renal yetmezlik gelişebilir.

Mortalite yüksektir (tedavisiz %20) .

Bitler infekte kanı emdiklerinde etkeni alır ve dışkılama sırasında deri üzerine bırakırlar. mikroorganizma kaşınma ile zarar gören ciltten girer.  

Bitler kenelerden farklı olarak bakteriyi *yumurtalarına geçirmezler ve 1-3 hafta içerisinde ölürler.

Ölü, canlı ve attenüe aşıları vardır. epidemilerde kullanılır. 

Primer infeksiyon sonrası kalıcı bağışıklık oluşur.

 Tanı klinik bulgular ve serolojik testler (immunfloresan antikor testi

Brill-Zinsser hastalığı:

Primer olarak epidemik tifüs geçiren kişilerde yıllar sonra ortaya çıkar ve tekrarlayan latent bir hastalıktır.   

Kliniği epidemik tifüse göre daha ılımlıdır. komplikasyon ve ölüm görülmez. 

 Mikroimmun floresan testi yaygın kullanılır. 

Korunma: epidemik tifüsün önlenmesi.

Fare Tifüsü (Endemik Tifüs):

Etken R. typhi, taşıcı fare  nadiren kedi piresidir. 

pire ısırığından çok pire dışkısından ciltten kaşıma ve kuru dışkının solunması ile geçer. 

 inkübasyon süresi 1-2 haftadır. 

semptomları ani ateş, başağrısı, hastaların yarısında yaygın deri döküntüsü, halsizlik ve myaljidir. Daha ılımlı seyreder.

Tedavisiz 2 haftada iyileşir. ölüm oranı %2dir. 

Mikroimmun floresan testi ve kompleman birleşme testi tanıda kullanılır. 

Çalılık Ateşi (Tsutsugamushi Hastalığı):

Etkeni *R. tsutsugamushi (R.orientalis)

En yaygın görülen türdür. Doğu ve güneydoğu Asya ve büyük okyanus adalarında görülmektedir. 

Trombiculid cinsi mitelarla (akar) geçer. 

Akarın ısırdığı yerde skar, bölgesel lenf nodu büyümesi,  makülopapüler döküntü üçlüsü tipiktir. 

ateş, baş ağrısı, miyalji, öksürük, GİS semptomları görülür. 

komplikasyon olarak ensefalit, ve akciğer tutulumu görülebilir. 

ölüm %5-15 (murrey)

Coxiella

Q Ateşi:

Etken* Coxiella burnetiinin 

Hücre içinde fagolizozomlarda çoğalırlar. 

UV, kuruluk ve ışınlara dayanıklıdır. 

vahşi hayvanlar ve keneler rezervuar. 

bulaş: genelde hayvan dışkı ve idrarı ile kirlenmiş bulaşlı toz partiküllerinin solunması, çiğ süt içilmesi,  deri ve mukozalardan.  

Nadiren transplasental ve kan transfüzyonu ile geçer.  

Kinik: asemptomatikten pnömoni, uzayan ateş, endokardit, perikardit,  ve hepatite kadar değişir. kardiak ve düz kas oto antikorları indüklenir. 

2-3 yıl latent kalabilir. 

Diğer riketsiyözlerin aksine deri döküntüsü görülmez. 

Ölüm oranı %1 civarlarındadır. 

Tanı: 

küçük gram negatif kokobasil. rutin besi yerlerinde üremez. 3. seviye güvenlik kabininde çalışılır.

hamster, kobay gibi hayvanlarda üretilir. insan akciğer fibroblast hücre kültürleri üretim için kullanılabilir. 

antikor testleri en yaygın kullanılır. IFA, kompleman fiksasyon, moleküler yöntemler kullanılabilir. 

korunma:risk grubuna inaktif aşısı yapılır. 

süt pastörizasyonu hayvan bakımında hijyen kurallarına dikkat. 

Ehrlichia

Gram negatif küçük bakteriler. Hücre içi ürer. Lökositlere tropizm gösterir. Ehrlichiosis sennetsu ve E. canis insanlarda hastalığa yol açmaktadır. 

Erlichia sennetsu riketsiyozu: ateş, lenfadenopati ve atipik lenfositozla gider. Deri döküntüleri nadirdir.

Kobay inokulasyonu veya spesifik immunuserolojik testler tanıda kullanılır. 

tedavi edilmese de iyileşir. Sekel bırakmaz. 

Kenelerin bu bakteriyi taşıdıkları düşünülmektedir.

Bartonella

Gram negatif basil. yavaş ürer. Hücre içi, fakültatif anaeropdur. 

tanısı: kan, lenf ve cilt biopsileri.

Wardiin-Starry silver nitrate ve immuno floresan boyama kullanılır. 

kanlı agarda 12-15 (45) gün inkübe edilir.  Bartonellaceae bacilliformis 30 oC da diğerleri 37oC da ürer. antikor incelenmesi ve PCR la yapılabilir. 

Üç tür önemlidir.  Bartonella henselae,   Bartonella bacilliformis,  Bartonella quintana

Bartonella haenselae: kedi tırmalaması ve ısırığı ile geçer.  

Tipik kedi tırmalaması hastalığı: bölgesel lenfadenopati gelişir. ağrılı eritematöz papül ve püstül olur. 

Atipik türünde hepatit, retinit, dalak enfeksiyonu 

Bartonella bacilliformis 

Zenginleştirilmiş besiyerlerinde ürerler. 

Kum sineği (Tatarcık) ile taşınırlar. 

Oroya ateşi yada anemisiz sistemik enfeksiyonlar.  hepatosplenomegali, lenfadenopati ve hemorajilerle karakterizedir.

Verrugo peruana: cilt lezyonları ile seyreder.  

Bartonella(Rochalimaea)

Siper Ateşi:

İlk I. dünya savaşında görülmüş.

Etken Bartonella(Rochalimaea) quintanadır.

 Vücut biti ile bulaşır.

*Sentetik besiyerinde üreyebilen tek riketsiya türüdür

Ateş ve döküntülü bir tablo oluşur. 3-5 hafta içinde kendiliğinden iyileşir.

Hasta kanı eritrositli ve serumlu jeloza ekilerek izole edilebilir.

 İmmünfloresans testi de kullanılabilir. 

Klamidyalar (Chlamydia )

Üreme evreleri diğer bakterilerden farklı

zorunlu hücre içi parazitidirler: 

Hem DNA ve hem de RNA içermeleri, Bölünerek   çoğalmaları, 

Gram negatifler gibi sert bir hücre duvarına sahip olmaları, 

Ribozom  ve metabolik enzimlerinin bulunması

Antibiyotiklere  duyarlı olmalarından dolayı bakteriler arasında yer alırlar.

zorunlu hücre içi olmaları

yapay besi yerlerinde ürememeleri,

İnfekte ettikleri hücre sitoplazmalarında inklüzyonlar oluşturmaları ile virüslere benzerler. 

LPS leri cinse özeldir patogenezde rol oynar. Fibrozisde rol alan TNF alfa ve sitokin  salınımına neden olurlar. 

Tür özel protein antijenler: tiplendirmede kullanılır. 

serovar özel dış mebran antijenleri serotiplendirmede kullanılır.

membrane complex proteinleri, type Ill secretuar sistem ve ısı şok proteinleri patogenezde rol alır. 

Clamidyaların squamous epitel, makrofaj ve solunum yoluna tropizmi vardır. 

Üreme sırasında farklı iki formu vardır.

*Elementer cisimcik: konak hücre dışında canlılığını sürdürebilen infeksiyöz şekillerdir. 

*Retiküler cisimcikler: replikatif formdur. infeksiyöz değillerdir.

Riketsiyalar fagositoz, pinositoz veya endositoz hücreye girer.

elementer cisimcik

özgül reseptörlere bağlanıp konak hücre tarafından fagosite edilirler. 7-8 saat içinde yapısal değişime uğrayarak retiküler cisimcik haline geçerler. Bunlar içinde nükleer fibril ve ribozomlar bulunan cisimciklerdir.

 Bu iki oluşum arasında ara cisimcik denilen bir evre yaşanmaktadır. 

Retiküler cisimcikler

Çekirdeğin yanına, golgi bölgesine göç ederler.

İnfeksiyondan 18-20 saat sonra ikiye bölünerek çoğalırlar ve elementer cisimciğe dönüşürler. 

Oluşan yeni partiküller vaküolü doldurur, hücre sitoplazmasında inklüzyon cisimcikleri oluşur.

 İnfeksiyöz elementer cisimcikler vaküolu parçalar ve hücre dışına yayılarak diğer hücreleri infekte eder.  döngü tekrarlar. 

Bütün bu gelişme dönemleri klamidya türlerine göre 48-72 saat içinde tamamlanır.

Hücre duvarları gram negatif hücre duvarına benzer.

Penisilin bağlayıcı proteinler vardır, 

Gram reaksiyonu negatif olup, tanı için anlam taşımaz.

 Giemsa, Macchiavello ve Castanade yöntemleri ile boyanırlar. 

Giemsa ile Elementer cisimcikler mor, Retiküler cisimcikler ile sitoplazması mavi renge boyanır. 

Kompleman fiksasyon ve immunofloresan yöntemlerle belirlenen cinse ve türe özgül  antijenleri vardır.

Enerji paraziti 

retiküler cisimcikler metabolik olarak aktifdir. enfeksiyöz değildir. ETZ de enzim eksikliği (flavoprotein ve stokrom) nedeni ile ATP sentezlemezler yaşamak için konak hücrenin ATPsine gereksinim duyarlar. 

Yalnız canlı hücre içinde çoğalırlar. 

Özel hücre kültürlerinde, embriyonlu yumurta sarı kesesinde veya deney hayvanlarında üretilebilirler.

Isıyla hızlı şekilde inaktive olurlar.

Eterle 30’dk da, fenolle 24 saatte inaktive olmalarına rağmen, klorlanmış yüzme havuzunda 24 saat canlı kalırlar. 

antijenik yapılarına,  intrasellüler inklüzyonlarına,  sülfonamidlere duyarlıklarına ve yaptıklara hastalıklara göre 

*Chlamydia trachomatis, 

*Chlamydia psittaci ve 

*Chlamydia pneumoniae 

olmak üzere 3 patojen tür altında toplanmıştır.

C. trachomatis:

Daha çok mükoz membranlarda lokalize infeksiyonlara neden olur. 

Bulaş yolu infekte kişilerin göz sekresyonlarının direkt veya indirekt (havlu, kara sinekler vs) temasıyla veya *Seksüel temasla 

*doğum sırasında infekte doğum kanalından yenidoğana bulaşmaktadır. yenidoğan konjenital oküler hastalıkları

yaptığı hastalıklar:

*trahom (serovar A,B,Ba,C)ve *lenfogranulomavenerum (serovar L1-L3)hastalığını yapar. 

Trahom göz konjuktivasının bulaşıcı ve granülasyonlu iltihabıdır. Görme bozukluğu ve körlükle sonuçlanabilir. Düşük sosyoekonomik düzeye sahip topluluklarda  yaygındır. 

Lenfogranuloma venerum (LGV, lenfogranuloma inguinale) hastalığı ise sadece insanlarda, genelde tropikal ve subtropikal bölgelerde görülen, cinsel ilişki ile bulaşan bir hastalıktır.

I aşama:penis ve vulvada papül, vezikül ve ülserler gelişir. 

II. aşama: inguinal lenf notlarının genişlemesi ile bubonlar oluşur. füsülize olurlar. ateş, baş ağrısı gibi sistemik bulgular gelişir. 

III. aşama: lenfatik drenajla vulva ve scrotumda elefantiasis meydan gelir. 

C. trachomatis ayrıca erkeklerde non-gonokoksik üretritlerin %30-60’ından sorumludur. 

Cinsel temasla bulaşır.

 Komplikasyon olarak prostatit, epididimit ve Reiter Sendromu gelişebilir. 

Anneden bebeğe geçerek yenidoğanda konjunktivit, bronşiyolit ve pnömoni tablosu oluşturur.  

Reaktif artrit,(Reiter sendromu): konjpnktivit, üretrit, servisin,  artrit, mukokutenöz lezyonlar.

Büyük eklemleri tutar. Hastalar çoğunlukla HLAB27 antijeni ne sahiptir. 

Tanı

klinik tanısı güçtür:

 Antijenlerin belirlenmesi, 

Hücre kültüründe izolasyon

serolojik tanı yöntemleri

Biyopsi örneklerinde Giemsa ve immünfloresan boyama yöntemleriyle* intrasitoplazmik *inklüzyon cisimcikleri aranır. 

mikroimmünfloresan, ELİSA (en yaygın) ve PCR uygulanır. 

C. psittaci

*Psittakoz (Papağan hastalığı),

Doğal konakçısı papağan türü kuşlardır.

İnfekte kuşlardan insanlara bulaşarak atipik pnömoni yapar.

Hastalık kümes hayvanları, güvercin, yaban ördeği, hindi gibi kanatlılarda görüldüğünde ornitoz ismini alır.

Psittakoz ve ornitozun klinik ve patolojik özellikleri aynıdır.

kuşların infekte çıkartılarının solunumuyla bulaşır ve dünyada yaygındır. Her mevsim sporadik görülür. 

Kuş besleyenlerde ve kümes hayvanı işlenen kuruluşlarda salgınlar olabilir.

Tanıda izolasyon ve serolojik yöntemlerden faydalanılır. 

Tedavide tetrasiklin ve makrolitler tercih edilir.

İnsana hastalık bulaştıran infekte kuşlar imha edilmelidir. 

C.  pneumoniae:

*Yalnız insanlarda patojendir ve pnömoni ve bronşit  yapar. 

İnsandan insana direkt bulaşır. Kesin olmamakla birlikte solunum salgıları ile bulaşmaktadır.

Oluşan antikorlar  koruyucu değildir.

 Tanı izolasyon ve serolojik yöntemlerle konur.

4-6 yılda bir epidemiler yapar.

Mycoplasma (mikoplasma) ve Ureaplasma

**Hücre duvarları olmamasına rağmen canlı hücre dışında çoğalarak hayatlarını sürdürebilen en küçük bakterilerdir. 

Ayrıca üremek için *sterole ihtiyaç duyan tek prokaryotlardır. 

Pleomorfik özellikte olup, yuvarlak, yıldız, armut şeklinde, dallı, filamentöz yapıya kadar çeşitlilik gösterir. 

Hücre duvarları olmadığından Gram boyama uygulandığında Gram negatif gibi görünürler. Ancak Gram boyası ile boyanmamalıdırlar. Bu boya hücre duvar yapısını saptamak içindir. Yanıltıcı sonuç verir. 

Hücre membranları üç tabakadır.

Bölünürken tomurcuklanma veya boncuk dizisi görünümü verirler.

 M. pneumoniae kayma hareketine sahiptir.

Koloni görüntüsü *sahanda yumurta” şeklinde tanımlanır. 

Ureaplazmalar üreyi metabolize etme özelliğine sahiptir. 

Mikoplazmalar ancak zenginleştirilmiş besiyerlerinde üreyebilirler.

Sıvı besiyerlerinde bulanıklık oluşturarak ürerler. 

Mikoplazmalar nemli ısıya, ozmotik değişikliklere, dezenfektanlara duyarlıdırlar.

Yüzeyel infeksiyon oluşturur, nadiren kan ve dokulara karışırlar. 

Hücre yüzeylerine yapışabilme yeteneğine sahip oldukları düşünülür. 

Mikoplazma türlerinden 11 tanesi ağız boşluğunda, diş kavitelerinde, ağız flora elemanı olarak bulunurlar.

 M. salivarium periodontal hastalıkları olan kişilerin diş boşluklarında sık rastlanan bir bakteridir.

 M. orale, M. buccale, M. facium, M. lipophilum ise normal oral flora elemanlarıdır. 

*M. pneumoniae ise **atipik pnömoni etkenidir.

*Genitoüriner sistemde en çok bilinenler M. hominis ve U. urealyticumdur.

 Asemptomatik olabilmesine rağmen, kadın ve erkek genital sisteminde infeksiyonlarda rol oynadığına dair kanıtlar vardır.

 M. fermentans ve M. penetrans HIV taşıyıcılarında görülen türlerdir.

U. urealyticum üriner infeksiyon ve taşlarının (magnezyum amonyum fosfat) oluşumundan sorumlu bulunmuştur.

*PPLO veya SP4 gibi katı besiyerleri, üre ve fenol kırmızısı içeren sıvı besiyerlerine  ekim yapılır.

Antikor titresinde artışın gösterildiği serolojik (ELİSA, indirekt immün floresan, soğuk aglütinasyon testi) yöntemler de kullanılabilir. 

M. pneumoniae’nın sebep olduğu trakeabronşit, atipik pnömoni gibi hastalıklarda tetrasiklin ve eritromisin kullanılır. 

U. urealyticum’un tedavisinde ise tetrasiklin ve kloramfenikol tercih edilir.

Content Protection by DMCA.com

Bir cevap yazın